KATLANMAK in English translation

put up
katlanmak
asmak
tahammül
koy
kaldır
koyun
yatırdı
bırak
i̇çimden
indir
endure
katlanmak
dayanmak
tahammül
devam
durdukça
katlanan
kalıcıdırlar
sabret
dayanırım
sürekli
take
al
almak
alıp
alacak
kabul
alman
sürer
götür
alın
götürün
bear
ayı
tahammül
katlanmak
taşımak
ayının
taşır
suffer
acı çekmek
muzdarip
katlanmak
acı çekecek
maruz
çeker
acı çekmesine
eziyet
go
git
gidin
gidelim
yürü
gider
bakalım
dönün
gir
çık
başla
tolerate
tahammül
tolere
müsamaha
katlanmak
tolerans
katlanır
izin
hoş
tolare
hoşgörebilir
enduring
katlanmak
dayanmak
tahammül
devam
durdukça
katlanan
kalıcıdırlar
sabret
dayanırım
sürekli
putting up
katlanmak
asmak
tahammül
koy
kaldır
koyun
yatırdı
bırak
i̇çimden
indir

Examples of using Katlanmak in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Onlara katlanmak zorundayız.
You have to bear them.
Gerharda katlanmak zorunda olmak.
Having to tolerate Gerhard.
Bu herife katlanmak?
Putting up with that guy?
Buna katlanmak zorunda kalmana üzüldüm.
I'm sorry you had to go through that.
Buna katlanmak zorunda değilim. Kesinlikle hayır!
No! I don't have to take this!
Bu göreve onurlu bir şekilde sonuna kadar benimle birlikte katlanmak zorundasın.
Bear this task honorably with me to the end.
DeHavena daha fazla katlanmak zorunda kalmayacağız.
We may not have to suffer DeHaven much longer.
Buna katlanmak zorunda kaldığın için özür dilerim.
Sorry you had to go through that.
Buna katlanmak zorunda değilim. Kesinlikle hayır!
I don't have to take this. Oh, hell, no!
Neden ölümcül bir hastalığa katlanmak zorunda?
Why does she have to suffer from a terminal disease?
Bir süre bize katlanmak zorundasın.
You will have to bear with us for a while.
Her gün Prenses Minhwanın öfke nöbetlerine katlanmak zorundayım.
Everyday, I have to tolerate her tantrums.
Jamie buna katlanmak zorunda, üzgünüm.
I'm really sorry Jamie had to go through that.
Biliyoruz ki şimdi yine katlanmak zorundayız.
We know, we must now bear again.
Şimdi izninle, buna katlanmak zorunda değilim.
Now if you will excuse me, I don't have to take this.
En azından Alicele ben bir daha Cleveland kışına katlanmak zorunda kalmayacağız.
Through another Cleveland winter. Well, at least Alice and I will never have to suffer.
Buna katlanmak zorunda değilsiniz.
You don't have to go through this.
Hiç kimse böyle bir acıya katlanmak zorunda kalmamalı.
No one should have to bear that kind of loss.
Bu saçmalığa katlanmak zorunda.
I don't have to take that shit.
Ablası yarım akıllı olduğundan Nam Yimiz bunlara katlanmak zorunda kalmış.
Our little Nam Yi's has to suffer because Noona's so absent-minded.
Results: 466, Time: 0.0619

Top dictionary queries

Turkish - English