SUÇLUYOR in English translation

blames
suçlamak
suç
suçlayın
sorumlu
suçlu
yüzünden
bir vebal
suçlayabilir misin
kabahati
accuses
itham
suçluyorsun
suçu
suçlayacaksın
charges
hücum
şarj
yük
ücret
sorumlu
yetkili
suçlaması
sorumluluğunu
suçu
başına
indicting
suçlamak
suçlarsanız
dava
condemns
mahkûm
kınıyorum
suçla
lanetliyor
kınayacak
cezanı
lanetleyecekler
ayıplayabilirsin
is framing
accusations
itham
suçlama
iddiayı
bir suclama
blame
suçlamak
suç
suçlayın
sorumlu
suçlu
yüzünden
bir vebal
suçlayabilir misin
kabahati
blaming
suçlamak
suç
suçlayın
sorumlu
suçlu
yüzünden
bir vebal
suçlayabilir misin
kabahati
accusing
itham
suçluyorsun
suçu
suçlayacaksın
accused
itham
suçluyorsun
suçu
suçlayacaksın
accuse
itham
suçluyorsun
suçu
suçlayacaksın
blamed
suçlamak
suç
suçlayın
sorumlu
suçlu
yüzünden
bir vebal
suçlayabilir misin
kabahati
charging
hücum
şarj
yük
ücret
sorumlu
yetkili
suçlaması
sorumluluğunu
suçu
başına
charge
hücum
şarj
yük
ücret
sorumlu
yetkili
suçlaması
sorumluluğunu
suçu
başına

Examples of using Suçluyor in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Babası Dougı aşırı dozda ilaç vermekle suçluyor.
The boy's father accused Doug of giving him an overdose.
FBI, DIAi onu böyle sinsice yakalamaya çalışmakla suçluyor.
FBI's blaming DIA for trying to grab him on the sly like this.
Torus yönetimi, Arktik Paraleli Bloc liderlerine güvenli liman sağlamakla suçluyor.
Torus executives accuse the Arctic Parallel of providing a safe haven for Bloc leaders.
Eyalet Aaron Stamplerı birinci dereceden cinayetle suçluyor.
With the crime of murder in the first degree. The State charges the prisoner, Aaron Stampler.
Çizgiromanı mı suçluyor?- Ne?
What? Blamed the comic?
Onun işlemediği cinayet için kardeşini suçluyor.
Accusing her brother of his murder, which he didn't commit.
Montasa bizi patente karşı ve sözleşmeye aykırı davranma yüzünden haksız yere suçluyor.
Monsanto falsely accused us of violating their patent and breach of contract.
İnsanlar beni yüzeysellikle suçluyor.
People accuse me of being shallow?
Dr. Kearns Ford Motor şirketini kendine ait beş patenti çiğnemekle suçluyor.
Dr. Kearns charges that the Ford Motor Company infringed five patents that he holds.
Annem size mezarlıklar ülkesini öğrettiğim için beni suçluyor.
My mom blamed me for teaching you the use of the graveyard soil.
Başka bir genç adamı yanlışlıkla suçluyor görünmek istemezsin.
You wouldn't want to be seen falsely accusing another young man.
Ancak buradaki tanık siyah ve beyazı suçluyor.
But the eyewitness here was black and the accused white.
Bölge savcılığı, Martin Wellsi birinci dereceden cinayetle suçluyor.
District versus Martin Wells. Charge of first-degree murder.
Sosyalist devrimciler Bolşevikleri komployla suçluyor.
Socialist-revolutionaries accuse the bolsheviks of conspiracy.
Marinkoviç, Taci ve Cekuyu 700 civarında insanın öldürülmesiyle suçluyor.
Marinkovic charges Thaci and Ceku with killing around 700 people.
Bilgisayarım bekar olduğum olduğum için beni suçluyor sanki.
It's like my computer's accusing me of being single.
Denedik, ama… babana olanlardan dolayı bizi suçluyor olmalı.
We tried, but… he must have blamed us for what happened to your father.
Peki ama onu kim suçluyor?
And who accused him?-Please,?
Bunun için sizi suçluyor olmalı.
I should be charging you for this.
Bölge savcılığı, Martin Wellsi… birinci dereceden cinayetle suçluyor.
Martin Wells. Charge of first-degree murder.
Results: 1019, Time: 0.6201

Top dictionary queries

Turkish - English