YALNIZ KALMIŞ in English translation

alone
yalnız
rahat
yanlız
yapayalnız
başbaşa
tek başına
rahat bırak
baş başa
bir başına
lonely
yalnız
yanlız
ıssız
yapayalnız
tenha
yalnız hissettiriyor
kasvetli

Examples of using Yalnız kalmış in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Pek yalnız kalmış görünüyorsun John Spartan,
You seem very much alone, John Spartan,
Bazısının ziyaretçisi yoktur,… ama yalnız kalmış görünmemek için uyuyor numarası yapar.
Some don't have any visitors, but they don't want to look lonely, so they pretend to be asleep.
Malzeme odasında pek fazla kadınla yalnız kalmış olmayabilirim ama solunum cihazlarından anlarım
I may not get a lot of women alone in supply rooms, but I know my ventilators
Beni tamamen yalnız kalmış hissettiren, babamın hayatındaki son 10 yıla mal olan hikayeden mi?
That left me feeling completely alone, that cost me the last ten years of my father's life?
Şimdi de serin mi serin bir gecede yalnız kalmış aşıklar için güzel bir parça.
And now we have a pretty one for lonely lovers on a cool, cool night.
Yalnız kalmış olmanız ve hayatınızın terkedilme hayalleriyle dolu olması bana acı çektirme hakkını size vermez.
Just because you are alone and your life is full of abandoned dreams does not give you the license to inflict your pain on me.
tamamıyla yalnız kalmış olmam.
and I'm all alone.
Joe aşağı inip… yatmadan önce Kellyle yarım saat yalnız kalmış.
Joe spent at least a half hour alone with Kelly.
Brycela ben, yani… O büyük, boş evde yalnız kalmış iki çocuktuk.
Bryce and I, I mean… we were just two kids, alone in that big empty house.
Brycela ben, yani… O büyük, boş evde yalnız kalmış iki çocuktuk.
We were just two kids, alone in that big empty house, you know? Bryce and I, I mean.
Yapma bunu yalnız kalmış bu seni acı çeken bir insan yapar ve kullanmalısın normal dünyaya dönmek için bir şansın var.
And you are making use of it that will make only one person suffer you have got a chance to look down upon the world don't do that and that's you, Radhika. stay lonely.
sunacak bir sihri kalmamış. O soğuk, karanlık dağın tepesinde unutulup sonsuza dek yalnız kalmış.
lost at the top of that cold, dark mountain, forever alone, until the end of time.
Çok yalnız kaldım.
I have been so lonely.
Çok yalnız kaldım.
I got really lonely.
Sen hiç yalnız kaldın mı?
Don't you ever get lonely?
Hiç yalnız kaldın mı, Robin?
You ever get lonely, Robin?
Burada çok yalnız kaldım ve düşünmek için zamanım oldu.
It's very lonely here, and I have little to do but think.
Hiç yalnız kaldın mı?
Did you ever get lonely?
Belki biraz yalnız kaldın ve biraz ilgi çekmek için böyle yapıyorsun.
Well, maybe you're a little bit lonely… and you're acting out for attention.
Bak ne diyeceğim. Orada yalnız kalmak çok berbat olmaya başladı.
I got to tell you, it's getting awfully lonely over there.
Results: 51, Time: 0.03

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English