YETERINCE YAKIN in English translation

close enough
yeterince yakın
yeterince yakından
yeterince yakınız
yeterince yaklaştın
yeterince yakındık
kadar yakında
yeteri kadar yakın
yeteri kadar yaklaşırsan
edecek kadar green arrowa yakındınız
is close enough
yeterince yakın olmalı
yeteri kadar yakın olmak
soon enough
yakında
yeterince erken
yeterince çabuk
yeterince hızlı
yeterince yakın zamanda
yeterince kısa
yeteri kadar çabuk
kısa sürede ne kadar

Examples of using Yeterince yakın in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Martin!- Yeterince yakın. Susanne!
Susanne…- Near enough.- Martin!
Martin!- Yeterince yakın. Susanne.
Martin! Susanne…- Near enough.
Evet ama yeterince yakın değiliz.
We're not near enough yet.
Başınız yeterince yakın değildir.
Your head is not quite as close.
Eğer yeterince yakın iseniz güneş gökyüzünde çıplak gözle görülen yıldızlardan biridir.
If they're sufficiently nearby, The sun might be a naked-Eye star in their sky.
Yeterince yakın değil.
Not near enough.
Bu gezegene yeterince yakın geçiyorsa, belki otostop çekebilirim.
If it's passing close enough to this planet, maybe I can hitch a ride.
Temel tanıma uygun birini Portlanda yeterince yakın bir yerde bulduk.
We found one that was close enough to Portland that matched the basic right description.
Belki patron gibi tek yumurta ikizleri değil, ama… yeterince yakın.
Maybe not identical twins, like the boss, but… near enough.
Kendi odana yeterince yakın.
Conveniently close to your own quarters.
Algılaması mükemmel. Kurbağanın şansına bakın ki, diline yeterince yakın… etrafında uçuşan küçük nesneleri lezzetli bir öğüne dönüştürmesi için.
To become a tasty meal. Luckily for the frog, it's great at detecting small objects flying around close enough to its tongue.
Algılaması mükemmel. Kurbağanın şansına bakın ki, diline yeterince yakın… etrafında uçuşan küçük nesneleri lezzetli bir öğüne dönüştürmesi için.
Flying around close enough to its tongue Luckily for the frog, it's great at detecting small objects to become a tasty meal.
Bana komplo kurmak için yeterince yakın olan ajan adaylarını eliyoruz… ve Caleb de aynı görüntünün peşine düşmesiyle zamanım tükeniyor.
I am running out of time. and with Caleb chasing down the same footage, Running out of NATs who were close enough to frame me.
Ve bu birim yeterince yakın olursa ping atacak. Yani alınan dizüstü bilgisayarların hepsinde küçük, bataryadan beslenen 4G yönlendiricileri var.
So the laptops that were stolen, they all have a small, battery-powered 4G router, and it would ping if this unit was close enough.
Onu yakından takip ettiler ama yeterince yakın kalamadılar çünkü trene binince onu kaybettiler.
They followed him at a close distance, because they lost him but they didn't stay close enough when he hopped on the"A" train.
Yeterince yakın. Jake zombi virüsünü almadan önce Le Dômeda baş şef olduğunu anlatıyordu.
Before contracting the zombie virus. Close enough. how he used to be the head chef at Le Dôme Jake was just telling me.
Ve kapıp kaçmak için yeterince yakın dolaşmalarını ummaktır. Belki de yapılacak şey, ilgilenmiyormuş gibi davranmak.
Perhaps the thing to do is to pretend you're not interested… and hope that they wander close enough for a snatch-and-run raid.
Ve kapıp kaçmak için yeterince yakın dolaşmalarını ummaktır.
And hope that they wander close enough for a snatch-and-run raid.
beyaz bir cüce olduğunda… eğer yeterince yakın mesafelerde iseler… diğer yıldızdan malzeme çalmaya başlar.
from the other star. When one of the two stars dies and becomes a white dwarf, if it's close enough.
beyaz bir cüce olduğunda… eğer yeterince yakın mesafelerde iseler… diğer yıldızdan malzeme çalmaya başlar.
becomes a white dwarf, it starts stealing material from the other star. if it's close enough.
Results: 338, Time: 0.0363

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English