YOĞUNLUĞU in English translation

density
yoğunluğu
intensity
yoğun
şiddet
gerilimi
concentration
konsantrasyon
konsantre
yoğunluğu
toplama
derişim
dense
yoğun
sık
koyu
kalın kafalı
kesif
intense
yoğun
gergin
aşırı
ciddi
güçlü
ağır
şiddetli
çarpıcı
hararetli
ateşli
densities
yoğunluğu
concentrations
konsantrasyon
konsantre
yoğunluğu
toplama
derişim
denser
yoğun
sık
koyu
kalın kafalı
kesif
thicker
kalın
yoğun
koyu
sık
gür
ince
kalin

Examples of using Yoğunluğu in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Duş parçacığının kesin ölçümlü yoğunluğu duş merkezinden uzaklığına bağlıdır.
A precise measurement of the density of shower particles as a function of distance from the shower center.
Parçacık yoğunluğu oldukça düşük, kalıcı etkisi çok büyük olmayacaktır.
The particle density's quite low. It's unlikely to have any lasting effects.
Ateş yoğunluğu Pralor savunma sisteminde bir yarık oluşturmuş durumda.
The concentration of fire is opening a rift in the Pralor defense field.
Yoğunluğu düşük. Bu da ileri düzey osteoporoz anlamına geliyor.
The density's low, which indicates a progressed form of osteoporosis.
Atmosferimizdeki ozon yoğunluğu bu renklendirilmiş görüntülerden anlaşılabiliyor.
The concentration of ozone in the atmosphere is revealed in this colour-coded image.
Eğer yoğunluğu yeterince yüksekse, duyarız.
If the concentration's high enough, we will.
Arkadaşlığın yoğunluğu. beni ilgilendiren O, um.
It's the intensity of the friendship that concerns me. It's the, um.
Yoğunluğu 20 kat daha güçlüdür.
It's 20 times stronger in concentration.
Çekirdeğin yoğunluğu santimetre küpte 100 milyar kilogram.
The fragment has a density of 100 billion kg per cubic cm.
Sesin yoğunluğu ile… kazın yaklaşık olarak nerede olduğunu söyleyebilirim.
By the intensity of sound I can tell where the goose approximately is.
Parçacık yoğunluğu hala dalgalanıyor. Hazır Efendim.
Ready, sir. The particle density's still fluctuating.
Patriotların yoğunluğu… Elizabeth, kaçıyoruz!
The busy of the Patriots… Elizabeth, we're running!
Sadece yoğunluğu artıyor.
Just increasing in intensity.
Bay Data? Çekirdeğin yoğunluğu santimetre küpte 100 milyar kilogram.
Of 100 billion kilograms per cubic centimeter. Mr. Data. The fragment has a density.
Bay Data? Çekirdeğin yoğunluğu santimetre küpte 100 milyar kilogram?
The fragment has a density of 100 billion kilograms per cubic centimeter. Mr. Data?
Yoğunluğu da santimetreküp başına 5. Tanıdık geldi mi?
Sound familiar? With a density of 5?
Yoğunluğu da santimetreküp başına 5. Tanıdık geldi mi?
With a density of 5. Sound familiar?
İzotop yoğunluğu hemen hemen göz ardı edilebilir.
The concentration of isotopes is nearly negligible.
Valf yazılımı yoğunluğu hesaplamıyor.- Jack, sızıntı var!
The valve software isn't calculating the volume. It's leaking!
Virüsün yoğunluğu giderek azalıyor.
The concentration of the virus is steadily decreasing.
Results: 970, Time: 0.035

Top dictionary queries

Turkish - English