Примери за използване на Imkânı на Турски и техните преводи на Български
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
Hepsinin zamanı ve imkânı vardı.
Fakat baba hiçbir şey yapmadan yaşamamın imkânı yok!
Bir sonraki dönemde tekrar burs almamın imkânı yok.
O sokakta ne olduğunu bilmemizin imkânı yok.
Timothynin babasının Stephendan başkası olmasının imkânı yok!
Bu bacağı kurtarmamın imkânı yok.
Ortak bir nokta bulma imkânı her zaman vardır.
Hâlâ kapıları kontrol ediyorlarsa odaya zamanında ulaşmamızın imkânı yok.
Evet adamın bu kapağı içeriden açma imkânı yok.
Hadi ama. Bugün gelmemin imkânı yok.
Onların da Parlamentoya girme imkânı var.
Seni temin ederim ki Klausu bunların altından öldürmemin imkânı yok.
Küçük Peteyinin süper suçlularla baş etmesini onaylamasının imkânı yok.
İtiraf ediyorum, bir iş imkânı gördüm ama hepsi bu.
Sadece o kadar meşguldük ki konuşma imkânı bulamadık.
Artık hiç kimsede gözyaşlarını saklamak imkânı kalmamıştı.
Damarlarını o pislikle doldurarak, sahip olduğun her imkânı mahvettin, evlat.
Yardım olmadan Aidenı oradan çıkarmamızın imkânı yoktu.
Yaz Okulu için servis imkânı da bulunmakta.
Zaten aynı yerde yakalandıkları için bunu inkâr etme imkânı yok.