SO YOU CAN GO - Turkce'ya çeviri

• yani gidebilirsin
• o yüzden gidebilirsin
• gidebilmek için
• bunun sebebi ancak bunları öğrenince okuldan mezun olup üniversiteye gidebilecek
• sen çıkabilirsin
• böylece gidebilirsin

So you can go Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

So that's why you busted loose today, so you can go.
Bugün bu yüzden kaçtın, böylece gidebilecektin.

Shut up, look at it, and approve it so you can go.
Kes sesini, şuna bir bak ve onayla ki gidebilesin.

He's just being nice so you can go, It's okay.
Yalnızca kibar olmaya çalışıyor, o yüzden gidebilirsin.

Maybe it's better this way, so you can go back to play the piano.
Belki de böylesi daha iyi. Piyano çalmaya geri dönebilirsin böylece.

Tisa sends this, so you can go to the movies.
Tisa bunu sinemaya gidebilmen için gönderdi.

you keep dumping him on neighbors so you can go shopping.
sen alış verişe gidebilmek için onu komşuna postalıyorsun.

So you can go to college maybe because that's how you graduate.
Belki bunun sebebi, ancak bunları öğrenince okuldan mezun olup… üniversiteye gidebilecek olmandır. Bilmem.

Maybe because that's how you graduate so you can go to college and you can work somewhere other than a minimart while you wait for your photography career to take off.
Belki bunun sebebi, ancak bunları öğrenince okuldan mezun olup üniversiteye gidebilecek olmandır. Böylece fotoğrafçılıkta iyi bir yerlere gelmeyi beklerken de çalışacak marketten daha iyi bir yer bulabilirsin.

A lot of people sacrificed so you could go to college.
Üniversiteye gidebilmen için birçok kişi fedakarlıklar yaptı.

So, you can go.
Artık gidebilirsiniz.

And besides, they moved the date just so you could go!
Ve ayrıca, tarih ertelendi Böylece sende gidebilirsin!

School, so you could go.
Shizueyi okula bile göndermedi, böylece sen gidebilecektin.

And the time you lied about a relative dying so you could go skiing and debauching with your buddies.
Arkadaşlarınla takılmak ve kayak yapmaya gidebilmek için… akrabanın öldüğünü söylediğin yalanı.

What did you do? Try to soften her up with a big present so you could go play golf?
Golf oynamaya gidebilmek için büyük bir hediyeyle onu yumuşatmaya mı çalıştın?

So you can go.
Sen gidebilirsin.

So you can go.
O zaman gidebilirsin.

So you can go home.
Böylece eve gidebilirsin.

So you can go for today.
Yani bugünlük gidebilirsin.

So you can go on eating.
Böylece yemeye devam edebilirsin.

So you can go home right now?
Böylece sen de evine şimdi gidebilirsin, değil mi?