ARGUMENTATIVE in Turkish translation

[ˌɑːgjʊ'mentətiv]
[ˌɑːgjʊ'mentətiv]
tartışmacı
to discuss
to argue
to fight
to debate
argument
quarrel
to dispute
münakaşacı
debate
altercation
argument
arguing
dispute
quarrel
is quibbling
bickering

Examples of using Argumentative in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
What never happened? That you had words, or that they were argumentative?
Konuşma mı olmadı, tartışma değil miydi?- Ne olmadı?
Confusing, argumentative and harassing. Form.
Kafa karıştırıcı, tartışmaya açık ve taciz edici.
Argumentative, Your Honor.
Tartışmaya açık, Sayın yargıç.
Objection--argumentative.
İtiraz ediyorum-- Münakaşa ediyor.
I have been like you argumentative, obnoxious, bad-tempered.
Ben de senin gibi kavgacı, kötü huyluydum.
Petulant, Phoebe, argumentative.
Aksi, Phoebe eleştirici.
The biologist from the UN… must be old and argumentative.
BMden gelen şu büyük âlim… yaşlı ve münakaşacı biri olmalı.
Objection. Do I need to say argumentative"?
Tartışılabilir olduğunu söylememe gerek var ? İtiraz ediyorum?
Argumentative. This speaks to the defense's theory of motive.
Bu, savunmanın motivasyon teorisine değiniyor. Argumentative.
As irrelevant, argumentative, and misstates the law. assumes facts not yet in evidence.
Konuyla alakasız, saldırgan… henüz kanıtlar arasında olmayan suçlamalarda bulunup kanunu çarpıtıyor.
standards," EU Enlargement Commissioner Olli Rehn said as he presented the document, adding it was adopted following a"lengthy, argumentative and very political debate.
Genişleme Komiseri Olli Rehn, belgenin'' uzun, tartışmacı ve son derece siyasi görüşmeler'' sonrasında onaylandığını da sözlerine ekledi.
No argumentative grandstanding.
Eleştiriye açık tribünlere oynamak yok.
Has he become more argumentative?
Daha tartışmaya yatkın oldu mu?
Sorry for being so argumentative.
Münakaşacı olduğum için kusura bakmayın.
Standoffish. concerned, argumentative, They were nervous.
Münakaşaya yatkın ve ilgisiz duruyorlardı. Gergin, endişeli.
He said she was argumentative, quick to take offense.
Onun münakaşacı, çabuk alınan biri olduğunu söyledi.
Her commanding officer said she was argumentative, quick to take offence.
Oradaki komuta subayıyla konuştum. Onun münakaşacı, çabuk alınan biri olduğunu söyledi.
Not to be argumentative, you know, considering,
Değil, tartışmacı olmak Düşündüğünüz, biliyorum,
I find the english argumentative… disdainfuI,
İngilizler bence çok tartışmacı kibirli, duyarsız
Don't be argumentative.
Münakaşacı olmayın.
Results: 124, Time: 0.0429

Top dictionary queries

English - Turkish