CONTAINING in Turkish translation

[kən'teiniŋ]
[kən'teiniŋ]
içeren
containing
including
involving
incorporating
comprising
of pathos
içinde
within
inside
in it
in there
be
0
contain
bulunduğu
to make
to be
to be found
to have
to be discovered
to contain
viciously
içerir
contains
includes
involves
consists
içeriyor
contains
includes
involves
entail
i̇çinde
within
inside
in it
in there
be
0
contain
bulunduran
to make
to be
to be found
to have
to be discovered
to contain
viciously
ihtiva ediyor
contains

Examples of using Containing in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
It's a small office containing a strongbox.
İçinde kasa olan ufak bir ofis.
Containing what?
İçinde ne varmış?
A syringe.- Containing what?
Bir şırınga.- İçinde ne var?
Hipparcos Catalogue- containing data for about 118,000 stars.
Hipparcos Kataloğu- 118,000 adet yıldız verisi içerir.
I have trouble containing myself.
Kendimi tutmakta sorunum var.
The police seized 300 cans containing 450 kg of marijuana.
Polis içlerinde 450 kg marijuana olan 300 kutu ele geçirdi.
Table containing"%1" field not found.
Tablonun içerdiği''% 1'' alanı bulunamadı.
The Ori ship containing Merlin's weapon is parked in orbit around a planet with a gate.
Merlinnin silahını taşıyan Ori gemisi, geçitli gezegenin yörüngesinde.
This body containing us does not know ours.
Bizi kapsayan bu beden bizimkini bilmiyor.
By the heaven containing pathways.
Yollara sahip göğe andolsun ki.
Containing 12 songs in total, Konuşmadığımız Şeyler Var
Toplam 12 şarkıdan oluşan Konuşmadığımız Şeyler Var,
I have trouble containing myself. Oh, God, it's… I'm.
Ben… Kendimi tutmakta sorunum var. Aman Tanrım, bu.
Would be passing. They burnt them where an armoured truck containing 9 million euros.
Bunları dokuz milyon avro taşıyan bir zırhlı aracın geçtiği yolda yakmışlar.
Tomorrow, the last of the cases containing these plates will be transferred to the Arab.
Yarın, bu tabakaların içinde olduğu son çantalar… Arapa teslim edilecek.
Von Haeften handed me the briefcase containing the bombs.
Von Haeften, bombaların içinde olduğu evrak çantasını bana verdi.
Some of them containing hundreds… of billions of suns.
Hatta milyonlarca güneşe sahip. Bazıları yüzlerce.
Some of them containing hundreds… of billions of suns.
Hatta milyonlarca günese sahip. Bazilari yüzlerce.
Containing eye-witness accounts. There's a British parliamentary report on the deportations.
Tehcirle ilgili görgü tanığı ifadelerinden oluşan bir… Britanya parlamentosu raporu var.
A hard drive containing classified information found in Major Turner's residence.
Binbaşı Turnerın dairesinde… içinde çok gizli bilgilerin olduğu bir sabit disk buldular.
All built around a central core. It's massive, containing hundreds of rooms.
Yüzlerce odadan oluşan devasa bir yapıt. Merkezi bir çekirdeğin etrafına yapılmış.
Results: 842, Time: 0.1047

Top dictionary queries

English - Turkish