ENOUGH OXYGEN in Turkish translation

[i'nʌf 'ɒksidʒən]
[i'nʌf 'ɒksidʒən]
yeterli oksijen
enough oxygen
yeterince oksijen
enough oxygen
yeteri kadar oksijen
yeterli oksijeni
enough oxygen
yeterince oksijenimiz
enough oxygen
yeterli oksijenin
enough oxygen
oksijen yetmezliği

Examples of using Enough oxygen in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Enough oxygen here, you know.
Buradaki oksijen yeterli geliyor.
It's quite spacious in there, enough oxygen to breathe.
Orası tamamen havadar, nefes almak için oksijen yeterli.
He's not getting enough oxygen.
Yeteri kadar oksijen alamıyor.
She's not getting enough oxygen.
Yeteri kadar oksijen alamıyor.
I don't have enough oxygen.
Yeteri kadar oksijenim yok.
The smoke and the lack of flames are evidence that the fires were not getting enough oxygen.
Alevlerin olmaması ve duman yangının yeteri kadar oksijen alamadığının ispatı.
That they could retain enough oxygen in their blood to make it to the surface.
Yeterli kadar oksijen tutmak zorundalar… Çünkü yüzeye çıkmak için kanlarında.
Like it didn't get enough oxygen and doesn't look right.
Ya tıpkı oksijen yeterli olmadığında kötü göründüğün gibi bişey.
If the inflammation in your lungs continues you won't get enough oxygen to stay alive.
Ciğerlerinizdeki iltihap toplanması sürerse, hayatta kalmanıza yetecek oksijeni alamayacaksınız.
She was on 100% oxygen, and wasn't getting enough oxygen.
Oksijene bağlıydı, ve yeteri oksijen alamıyordu.
Anyway, not enough oxygen in there to keep a fire going for ten minutes.
Zaten içeride yangının 10 dakikadan fazla sürmesine yetecek oksijen de yok.
We don't know if his lungs can provide enough oxygen to sustain life.
Akciğerlerinin, hayatını sürdürecek kadar oksijen sağladığını bilmiyoruz.
Danny's got enough oxygen to get him to the surface.
Dannyde onu yüzeye çıkarabilecek kadar oksijen var.
we don't have enough oxygen in Paris.
tam Anatolea Pariste ne kadar oksijensiz kaldığımızı söylüyordum.
Hold on, Houston. While the astronauts appear to have enough oxygen to keep them alive.
Bekleyin Houston. Astronotların sağ kalacak kadar oksijeni var.
Not enough oxygen or something. Maybe it's the air down there.
Belki aşağıdaki hava yüzündendir, yetrli oksijen falan yoktur.
Maybe it's the air down there, not enough oxygen or somethin.
Belki aşağıdaki hava yüzündendir, yeteli oksijen falan yoktur.
Not enough oxygen or something. Maybe it's the air down there.
Belki aşağıdaki hava yüzündendir, yeteli oksijen falan yoktur.
still get enough oxygen in their bodies.
hala vücutlarına yetecek kadar oksijen alabiliyorlardı.
not be able to get enough oxygen, that my muscles start to ache because this lactic acid starts to build up.
Çok hızlı koştuğum zaman yeterli oksijen alamadığımda kaslarımın ağrımaya başlamasının nedeni aslında laktik asittir.
Results: 172, Time: 0.0435

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish