Examples of using Flatmate in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Are you Natalie's flatmate? Morning. Morning?
Günaydın. Günaydın. Natalienin ev arkadaşı mısın?By the way, I had, have a flatmate.
Bu arada, ben vardı, bir flatmate var.We would only travelled as far as Warwick University, but Sophie's flatmate, Joe, and his friends seemed to speak a different language.
Sadece Warwick Üniversitesine kadar gelmiştik ama Sophienin ev arkadaşı Joe, tamamen farklı bir dil konuşuyor gibiydi.this is my new flatmate, he's called the Doctor.
I'm sure it's nothing to worry about, but apparently his flatmate hasn't seen him for a couple of days.
Ama görünüşe göre onun ev arkadaşı bir kaç gün boyunca onu görmemiş. Endişelenecek bir şey olmadığından eminim.But apparently his flatmate hasn't seen him for a couple of days.
Ama görünüşe göre onun ev arkadaşı bir kaç gün boyunca onu görmemiş.Cos you know what happens when you have a boy flatmate and a girl flatmate, don't you?
Bir kız ve bir erkek ev arkadaşı olduğunda ne olur biliyorsun değil mi?Yeah. I can't go up to these guys and go, Hey, this is my new flatmate, he's called the Doctor.
Iste yeni ev arkadasim, ona Doktor diyebilirsiniz. Bu adamlarin yanina gidip,- Evet.My flatmate.
Ev arkadaşım.Natasha, my flatmate.
Natasha, ev arkadaşım.His flatmate told me.
Ev arkadaşı söyledi.Come meet my flatmate.
Gel sana ev arkadaşımı tanıştırayım.My flatmate has these.
Ev arkadaşımda bunlar vardı.Is that your flatmate?
Right-right, not my flatmate.
Ha pardon, ev arkadaşı değil.My flatmate, Paul.
I drive my flatmate mad.
Ev arkadaşımı deli ediyorum.Your flatmate isn't Chinese.
Çinli bir oda arkadaşın yok.I'm your flatmate Paul.
Ben senin ev arkadaşın Paul.Apparently, my flatmate fancies me.
Görünüşe göre, ev arkadaşım benden hoşlanıyor.
