RANSACKING in Turkish translation

['rænsækiŋ]
['rænsækiŋ]
yağmalamak
looting
plundering
to sack
to pillage
ransacking
raiding
altüst etti
to tear apart
upside down
arama
to call
search
to seek
look
phone
lookin
karıştırırken
to mix it up
to interfere
to pry
to get involved
meddling
to be involved
mingling
up
to mess with
yağmalamasl
ransacking
talan
pillage
raid
plundered
looted
sacked
ransacked
rifling

Examples of using Ransacking in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
The bailiffs coming in, ransacking the place, Mum having to apply for benefits just to put food on the table.
İcra memurları gelip, her yeri arıyordu… Annem masaya yemek koyabilmek için yardıma başvurmak zorundaydı.
It's not just Owen Caveor the ransacking or even your promisethat you were done with all of this.
Bu sadece Owen Caveyle ya da ağız aramanla… hatta bunlarla işim bitti diye söz vermenle bile ilgili değil.
looters fill the streets, ransacking museums and destroying thousands of ancient artifacts.
sokaklar yağmacılarla dolacak, müzeler yağmalanacak ve binlerce antik eser yok edilecekti.
And she's yelling at me to stop ransacking the apartment and open it. And Donna comes in with my present.
Ve Donna elinde hediyemle içeri girdi… ve bana daireyi dağıtmamı bırakmamı ve açmamı haykırıyordu.
she's yelling at me to stop ransacking the apartment and open it.
bana daireyi dağıtmamı bırakmamı ve açmamı haykırıyordu.
In response to 11 January protests police used riot gear to disperse protesters ransacking buildings, burning tires, setting fire to a bus and burning two cars in the working class suburb of Ettadhamen-Mnihla in Tunis.
Binalara saldıran, tekerlekler yakan, otobüsleri ve Tunusta Ettadhamen-Mnihladaki çalışan sınıf kasabasından iki otomobili yakan protestocuları dağıtmak için 11 Ocak saldırılarına karşı polis isyan dişlileri kullandı.
this was a huge mob ransacking a provincial council building,
il meclisi binasını alt üst eden büyük bir kalabalıktı,
Tom ransacked Mary's house.
Tom, Marynin evini altüst etti.
The house was ransacked, but these were still there.
Ev talan edilmişti ama bunlar hâlâ oradaydı.
Some kids broke into Tom's house and ransacked it.
Bazı çocuklar Tomun evinme zorla girdi ve onu altüst etti.
But I'm not letting him ransack and torch our home.
Ama evimizi alt üst edip yakmasına izin vermem.
You ransack my hometown?
Memleketimi mi alt üst edeceksin?
Ransacked, abandoned.
Yağmalanmış, terkedilmiş.
The museum was ransacked and burnt to the ground.
Müze yağma edildi ve yerlebir oldu.
Before you ransacked his apartment!
Siz onun dairesinin altını üstüne getirmeden önce!
The FBI showed up this morning, ransacked your office, searched all your files!
Bu sabah FBI çıkageldi, ofisini altüst ettiler, bütün dosyalarını aradılar!
Can you explain why her apartment was ransacked?
Neden dairesinin yağmalanmış olduğunu açıklayabilir misiniz?
Still, the house being ransacked suggests somebody was searching for something.
Yine de, evin yağmalanmış olması, birilerinin bir şeyler aradığını gösteriyor.
But since you came to us for help… Sorry to have ransacked your valise.
Valizinizi karıştırdığımız için bağışlayın, ama yardım isteyen siz olduğunuza göre.
When the boy returned, he found the place ransacked and Joseph gone.
Çocuk geri döndüğünde evi yağmalanmış ve Joseph gitmiş bir halde bulmuş.
Results: 40, Time: 0.064

Top dictionary queries

English - Turkish