RANTING in Turkish translation

['ræntiŋ]
['ræntiŋ]
atıp tutmaya
atıp tutan
ranting
konuşmaya
to talk
to speak
to discuss
to chat
hakkında atıp tutuyor
ranting
lafa tutarsa
atip tutarken

Examples of using Ranting in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
When you start ranting, I tend to start shopping in the craft store of my mind.
Sen atıp tutmaya başlayınca, ben de zihnimde, el sanatları dükkanında alışverişe çıktım.
Guy ranting about Roswell, saying he knows all its secrets… all our secrets. Yeah?
Evet? Roswell hakkında atıp tutan adam bütün sırlarını bildiğini söylüyor?
Started ranting about him.
Hakkında atıp tutmaya başladı.
And she was even worse after she would seen him than before, ranting on about a scandal that would bring the roof down on the House of Grantham.
Önceki halinden daha da kötü. Granthamların evini yıkacak bir skandal hakkında atıp tutuyor.
If Sarah can keep him ranting long enough, then.
Sarah onu yeterince uzun lafa tutarsa, o zaman.
If Sarah can keep him ranting long enough, then… We will have a chance.
Bir şansımız olacak. Sarah onu yeterince uzun lafa tutarsa, o zaman.
When you were hopping around, ranting about your hump saying this was a bell tower,
Sen ortalikta sekerek, burnunla ilgili atip tutarken yok çan kulesiymis filan derken,
You let me sit here for hours, ranting about promicin and Jordan Collier,
Burada saatlerdir oturup Promisin ve Jordan Collier hakkında atıp tutmama izin veriyorsun,
You know I saw Noble's performance piece where he crawled naked across a table, ranting about his weakness and perfidy.
Nobleın performansını parçalandığı yerleri gördüm, bilirsin, masanın karşısına emeklediğinde, zayıflık ve hainlik hakkında atıp tuttuğunda.
No matter what the cost, has spent her entire life ranting about always doing the right Because the mother I know no matter how unpopular it is.
Çünkü benim tanıdığım anne… bütün hayatını doğru olanı yapmak hakkında atıp tutmakla geçirmişti.
bloody knife in hand, ranting like a maniac over a dead body.
elinde… kanlı bir bıçakla çılgın gibi konuştuğunu söylüyor.
You let me sit here for hours ranting about promicin and Jordan Collier.
Jordan Collier hakkında atıp tutmama izin veriyorsun, ve.
When you were hopping around, ranting about your hump, saying this was a bell tower,
Sen ortalıkta sekerek, burnunla ilgili atıp tutarken… yok çan kulesiymiş filan derken,
I just got this… vision of old me standing around ranting about my Greatest Hits and everyone around me wanting to kill themselves.
Hiçbir şey. Sadece eski beni en iyi işimin etrafında atıp tutarken gördüm… ve herkes kendini öldürmek istiyordu.
Well, I'm looking forward to it, because all that British ranting about what school you went to left me pretty unimpressed.
Pekala, görmek için sabırsızlanıyorum,… çünkü bütün bu ingiliz söylemleri hangi okula gidip beni etkilemenizle ilgili.
hearing your self-involved ranting.
senin bencilce zırvalarını dinlemek mi?
Stop your ranting.
Atıp tutmayı kes.
Thousands of whispering, ranting yous.
Binlerce fısıltı, sizleri söyleyip duruyor.
He's just ranting and probably drunk.
Atıp tutuyor işte. Muhtemelen de sarhoş.
That is, like, classic evil ranting.
Bu sanki kötü karakter lafı gibiydi.
Results: 615, Time: 0.0585

Top dictionary queries

English - Turkish