Examples of using Süregelen in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Buster bunun, süregelen fantazisini gerçekleştirmek için… bir fırsat olduğunun farkına vardı.
Bugün süregelen ulusal eylemler kasvetli görünüyordu.
Bir yıldır süregelen… Lelouchnun sağladığı barışı bozuyorlar!
Süregelen bir savaş var.
Yıllardır süregelen farklılıklarımız olmuş olabilir fakat ona hep saygı duymuşumdur.
Birçok karmaşık ve süregelen yapısal sorunlar bütünü bu, tek çözümü yok.
Ve süregelen bir işkenceydi. Bu, sistematik.
Ama cilanın altına bakarsanız, süregelen bir mücadele görürsünüz.
Ama babasının, kızın babasıyla süregelen bir rekabeti vardı.
Allahın kulları hakkında süregelen adeti budur.
renkli ve süregelen tasarımda işlenir.
Bu davranışının Roma Kilisesinde 18 yıldır süregelen bölünmeyi bitirdği varsayılır.
Şirketimizin, Orta Doğudaki birkaç ülkeyle süregelen bir ilişkisi var.
Hanzo, sen… Yetkili bir makam üyesinin süregelen işkencesi!
Ben Folk Müziğini binlerce yıldır süregelen bir süreç olarak tanımlıyorum.
Ben Folk Müziğini binlerce yıldır süregelen bir süreç olarak tanımlıyorum.
Onlar için ev süregelen bir çalışma.
Eminim halk sağlığı hizmetlerinde süregelen değişimlerin farkındasınızdır.
Jeffrey Epstein ve Ghislaine Maxwell, süregelen bu istismarı normalleştirmişti.
Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve'' süregelen bir büyüdür'' derler.