SAVUNMASIZ in English translation

vulnerable
hassas
zayıf
korunmasız
kırılgan
açık
savunmasız
korumasız
dayanıksız
defenseless
savunmasız
korumasız
çocuklarınız evde savunmasız bıraktığınız sarhoş olup beceriksizce
defenceless
savunmasız
korumasız
helpless
zavallı
çaresiz
aciz
yardıma muhtaç
savunmasız
biçare
guard
muhafız
gardiyan
güvenlik
bekçi
koru
nöbetçi
koruma
hazırlıksız
görevli
savunmasız
undefended
savunmasız
korunmasız
unprotected
korunmasız
korunmadan
korumasız
savunmasız
korunmasız durumda
korunmasız bir şekilde
unguarded
korunmasız
korumasız
savunmasız
vulnerability
zafiyet
savunmasız
hassasiyeti
kırılganlık
zayıflığı
incinebilirlik
açığı
unarmed
silahsız
savunmasız
without defence

Examples of using Savunmasız in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Şehir savunmasız. O zaman doğru.
The city's unguarded. it's true then.
Kadimler savunmasız yakalandılar ve şehrin çoğunu kaybettiler.
The Ancients were taken off guard and have lost most of the city already.
Bir gezegeni ele geçirmeye giderek o gemileri savunmasız bırakamam.
I can't leave those ships unprotected while we go off to take some planet.
Camları kırıp büyük bir ihtimalle savunmasız insanların evlerini başlarına yıkacaksın.
Bring houses down on helpless people. And shatter windows, and possibly.
Winchesterı savunmasız bıraktı.
leaving Winchester undefended.
Ormanda savunmasız maceracılara yer yok.
The forest is no place for an unarmed adventurer.
Dedik Daha savunmasız, daha az muhteşem. Billy?
More Wrangler, less fabulous. Billy? I thought we said?
Şehir savunmasız. Öyleyse bu doğru.
The city's unguarded. it's true then.
Evet, savunmasız yakalandım ama şimdi iyiyim.
Yes, I was caught off guard, but I'm fine now.
Fakat savunmasız olmak, güçlü olmanın tam tersidir.
But vulnerability isn't the opposite of strength.
Bir şeyler yapmalıyız Tony. Fakat dünyayı savunmasız bırakamayız.
We have to act, Tony, but we can't leave Earth unprotected.
Çünkü, karanlıkta kaybolmuş. Savunmasız bir adam….
A man without defence, because he's lost in the dark.
Hayır, pardon. İki savunmasız bebek.
No, I'm sorry, make that two helpless infants.
Dedik Daha savunmasız, daha az muhteşem. Billy?
I thought we said Billy? more Wrangler, less fabulous?
Savunmasız girişler vardır.
There are Unguarded entrances.
Savunmasız sivilleri öldürmeyiz. Bizler askeriz.
We don't kill unarmed civilians. We're soldiers.
En iyisi şimdi harekete geçmek ve onları savunmasız yakalamak.
It would be best we reacted right now and caught them off guard.
Yapılacaklar listesinin özü savunmasız değil.
The essence of a bucket list isn't vulnerability.
Yiyecek, malzeme, kadınlar, hepsi savunmasız.
Food. Supplies. Women… All unprotected.
Ling Fengin büyü taşını geri al, yoksa savunmasız olur.
Take back Ling Feng's magic stone!. or he will be helpless.
Results: 2112, Time: 0.0368

Top dictionary queries

Turkish - English