TUTARAK in English translation

and
ve
ayrıca
peki
edip
hem
arasında
sonra
ise
keep
devam
sürekli
durmadan
sessiz
tut
tutun
kalsın
sakla
tutarım
koru
holding
bekleyin
sarıl
bir saniye
kalın
tut
bekle
tutun
dur
durun
dayan
keeping
devam
sürekli
durmadan
sessiz
tut
tutun
kalsın
sakla
tutarım
koru
held
bekleyin
sarıl
bir saniye
kalın
tut
bekle
tutun
dur
durun
dayan
holds
bekleyin
sarıl
bir saniye
kalın
tut
bekle
tutun
dur
durun
dayan
hold
bekleyin
sarıl
bir saniye
kalın
tut
bekle
tutun
dur
durun
dayan
keeps
devam
sürekli
durmadan
sessiz
tut
tutun
kalsın
sakla
tutarım
koru

Examples of using Tutarak in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Bageti sıkıca tutarak, garip bir şekilde daha kopuk hissediyorum.
By holding it tightly, I feel strangely more detached.
Seni kollarımda üç gün boyunca tutarak bunun olmaması için dua ettim.
I held you in my arms for three days, praying that it wouldn't happen.
Muhtemelen basit tutarak neden sonuç ilişkisinin ihlalini sınırlamaya çalıştınız.
You were probably trying to limit the causality violation by keeping it simple.
Tom elini tutarak Mary ile oturdu.
Tom sat with Mary, holding her hand.
Nefesimi tutarak. Bekledim.
Waiting. Holding my breath.
Tutarak içebilirdi. Sigarayı, ayak parmakları arasında.
She could smoke a cigarette while holding it between her toes.
Tutarak yapacagım. Bunu da ailemi bunların dısında.
I'm going like this to keep my family in the clear.
Tutarak içebilirdi. Sigarayı, ayak parmakları arasında.
While holding it between her toes. She could smoke a cigarette.
Çenesini tutarak, orada yığılıp kaldı.
He was… was holding his jaw.
Tutarak yapacagım. Bunu da ailemi bunların dısında.
I'm going like this just to keep my family in the clear.
Özel avukat tutarak çok akıllıca bir iş yaptın.
You were very wise to retain private counsel.
Sanık hayati nedenleri sorumlu tutarak… ailesini öldürmeye teşebbüs etmiştir.
And attempted murder on his own family. The defendant blamed his life problems.
Şimdi tespih tutarak uyuyorlar ve beni reddetmek istiyorlar.
Now they sleep clutching rosaries and want to disown me.
Şimdi tespih tutarak uyuyorlar ve beni reddetmek istiyorlar.
And want to disown me. Now they sleep clutching rosaries.
Her şeyi bütün tutarak dönebileceğimi sanmıştım ama yapamam.
I thought I could make the turn and keep everything intact… but I can't.
Aynı binada boş kafalarını meşgul tutarak iyileşmeye çalışan yüz yirmi kadın.
Women in the same building with only the task of recovery to busy their idle minds.
Rachel, Finn hayat devam ederken senin yas tutarak bir kenarda oturmanı istemezdi.
Rachel, Finn wouldn't want you sitting on the sidelines while life passes you by.
El tetiği tutarak.
Hand clutching the trigger.
Eh, kesinlikle Sen bir şey tutarak biliyorum.
Well, you definitely know you're holding something.
O yüzden kadın beni tutarak bu işi halletti.
So she let him handle it by hiring me.
Results: 515, Time: 0.0656

Tutarak in different Languages

Top dictionary queries

Turkish - English