Examples of using Tutarak in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Bageti sıkıca tutarak, garip bir şekilde daha kopuk hissediyorum.
Seni kollarımda üç gün boyunca tutarak bunun olmaması için dua ettim.
Muhtemelen basit tutarak neden sonuç ilişkisinin ihlalini sınırlamaya çalıştınız.
Tom elini tutarak Mary ile oturdu.
Nefesimi tutarak. Bekledim.
Tutarak içebilirdi. Sigarayı, ayak parmakları arasında.
Tutarak yapacagım. Bunu da ailemi bunların dısında.
Tutarak içebilirdi. Sigarayı, ayak parmakları arasında.
Çenesini tutarak, orada yığılıp kaldı.
Tutarak yapacagım. Bunu da ailemi bunların dısında.
Özel avukat tutarak çok akıllıca bir iş yaptın.
Sanık hayati nedenleri sorumlu tutarak… ailesini öldürmeye teşebbüs etmiştir.
Şimdi tespih tutarak uyuyorlar ve beni reddetmek istiyorlar.
Şimdi tespih tutarak uyuyorlar ve beni reddetmek istiyorlar.
Her şeyi bütün tutarak dönebileceğimi sanmıştım ama yapamam.
Aynı binada boş kafalarını meşgul tutarak iyileşmeye çalışan yüz yirmi kadın.
Rachel, Finn hayat devam ederken senin yas tutarak bir kenarda oturmanı istemezdi.
El tetiği tutarak.
Eh, kesinlikle Sen bir şey tutarak biliyorum.
O yüzden kadın beni tutarak bu işi halletti.