MAKING - Turkce'ya çeviri

['meikiŋ]
['meikiŋ]
yapmak
to do
to make
to have
to build
yapıyor
doing
makes
does he do
yapan
makes
did
one
maker
yaparak
doing
making
and
so
yaparken
doing
when
while
making
hazırlıyorum
to prepare
to make
ready
to prep
drafting
setting up
preparation
to get
to concoct
daha
more
another
yet
much
just
one more
again
have
never
even
edinmek
to make
to take
to get
to acquire
to adopt
obtaining
didn't you go
we're going
sağlamak
to make
to provide
to ensure
to get
to keep
to maintain
to allow
to secure
to help
enabling

Making Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
I'm interested in making movies.
Film yapımı benim ilgimi çekiyor.
There's no room for lateness in a company making precision instruments.
Hassas cihazlar üreten bir şirkette geç kalmaya yer yoktur.
they will start making Catwoman dolls.
Kedi Kadın oyuncakları üretmeye başlasınlar.
In 19th-century America, it was widely used in making the traditional patchwork quilt.
Yüzyıl Amerikasında, geleneksel yamalı yorgan yapımında yaygın bir şekilde kullanıldı.
Making Suze some dinner.
Suzea yemek hazırlıyorum.
The guy's an unmistakable force in the business of making movies.
Bu adam, film yapımı sektöründe… mutlak bir güç.
At the end of the war. We worked in a factory making bombs.
Savaşın sonunda. Bomba üreten bir fabrikada çalışıyorduk.
In 1878 Ericsson began making and selling his own telephone equipment.
Yılında Ericsson kendi telefon ekipmanlarını üretmeye ve satmaya başladı.
Making Eldridge something to eat.
Eldridge yiyecek bir şeyler hazırlıyorum.
This is a receipt for parts used in making the bomb on Kate's plane.
Elimdeki Katein uçağındaki bombanın yapımında kullanılan parçaların faturası.
Based on what I heard, they almost completed making a nuclear arm.
Duyduğuma göre bir nükleer silahın yapımı tamamlanmak üzereymiş.
We worked in a factory making bombs. At the end of the war.
Savaşın sonunda. Bomba üreten bir fabrikada çalışıyorduk.
Making dinner.
Yemek hazırlıyorum.
I told him he killed her, so you can keep making this machine.
Öldürenin o olduğunu söyledim ki makinelerini üretmeye devam edebilesin.
Just at the end of the war. We worked in an ordnance factory, making bombs.
Savaşın sonunda. Bomba üreten bir fabrikada çalışıyorduk.
I work for the CNM Blog, making Pokémon lists all day.
CNM Blogu için çalışıyorum ve tüm gün pokemon listeleri hazırlıyorum.
I started avoiding her; making excuses not to see her.
Ondan kaçmaya, görmemek için bahaneler üretmeye başlamıştım.
and bomb making in Cairo.
Kahirede bomba yapımı.
Making shorts for work.
İş için şort hazırlıyorum.
In American, This is an American company making an American product.
Bu, Amerikan ürünü üreten bir Amerikan şirketi.
Sonuçlar: 5793, Zaman: 0.2105

En çok sorulan sözlük sorguları

Ingilizce - Turkce