BOY in Turkish translation

[boi]
[boi]
çocuk
child
kid
boy
guy
baby
juvenile
son
oğlan
boy
guy
son
kid
lad
erkek
man
male
boy
guy
boyfriend
brother
dude
boy
height
size
length
tall
stature
he's 6
delikanlı
young man
lad
boy
kid
laddie
youngblood
youngster
guy
chap
teenager
evlât
son
kid
boy
kiddo
lad
buddy
sonny
child
laddie
genç
young
teenage
youth
teen
junior
youthful
boy
evlat
son
kid
boy
kiddo
lad
buddy
sonny
child
laddie
oğlum
son
boy
patris
adamım
man
guy
fellow
fella
dude
person
çocuğu
child
kid
boy
guy
baby
juvenile
son
çocuğun
child
kid
boy
guy
baby
juvenile
son
çocuğa
child
kid
boy
guy
baby
juvenile
son
oğlanı
boy
guy
son
kid
lad
oğlu
son
boy
patris
oğlanın
boy
guy
son
kid
lad
oğluma
son
boy
patris
oğlana
boy
guy
son
kid
lad
evladım
son
kid
boy
kiddo
lad
buddy
sonny
child
laddie
oğlunu
son
boy
patris
erkeği
man
male
boy
guy
boyfriend
brother
dude

Examples of using Boy in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
There was a girl who saw a boy at her father's funeral.
Bir kız var, babasının cenazesinde bir erkeği gördüğüm kız.
Is you. The only matter I do not take seriously, boy.
Ciddiye almadığım tek şey sensin evlât.
Nobody here in the business of taking lives. I assure you, boy.
Seni temin ederim ki evladım… burada kimsenin hayat aldığı yok.
Oh, yeah. You look like you're going to see a boy.
Oh, evet. Bir erkeği görmeye gidiyormuşsun gibi gözüküyorsun.
Hey, boy.
Selam, evlât.
You look like you're going to see a boy. Oh, yeah.
Oh, evet. Bir erkeği görmeye gidiyormuşsun gibi gözüküyorsun.
I'm so glad to see you, boy. Oh, my Lord!
Tanrım! Seni gördüğüme çok sevindim evlât.
I'm so glad to see you, boy. Oh, my Lord!
Seni gördüğüme çok sevindim evlât. Tanrım!
She meets at the coffee shop she's interning at. Her insisting upon bringing home every boy.
Çalıştığı kahve dükkanından her erkeği eve getirmek istiyor.
Oh, my Lord! I'm so glad to see you, boy.
Tanrım! Seni gördüğüme çok sevindim evlât.
Oh, my Lord! I'm so glad to see you, boy.
Seni gördüğüme çok sevindim evlât. Tanrım!
You really got to hand it to those federal marshals, boy. Markinson's dead.
Bu Federal Ajanlarını gerçekten ödüllendirmelisin, evlât. Markinson ölmüş.
Just doin' what should have been done years ago, boy.
Yıllar önce yapılması gereken şeyi yapıyorum, evlât.
Connie, he looks just wonderful.- Oh, boy.
Connie, oğlun harika görünüyor.- Vay canına.
Oh, boy.- Connie, he looks just wonderful.
Connie, oğlun harika görünüyor.- Vay canına.
I am proud to call you my son. My dear boy.
Sevgili çocuğum… sana oğlum demekten gurur duyuyorum.
Okay. Our little boy is growing up, huh?
Küçük oğlumuz büyüyor, ha? Tamam?
Okay. Our little boy is growing up, huh?
Tamam.- Küçük oğlumuz büyüyor, ha?
Boy.- Alright, what can I do for you?
Pekala. Çocuklar! Sizin için ne yapabilirim?
Out of pride! That boy has a monstrous sense of pride!
Kibirden dolayı! O çocukta muazzam bir kibir var!
Results: 53750, Time: 0.0874

Top dictionary queries

English - Turkish