CLOUDS in Turkish translation

[klaʊdz]
[klaʊdz]
gölgeliyor
shadowing
shade
bulut
cloud
gölgeleyen
shadowing
shade
gölgeler
shadowing
shade

Examples of using Clouds in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
And I will ascend above The highest of the clouds♪.
En yüksek bulutun üstüne çıkacağım.
Take Yun Keng to Po Dao Temple on Nine Clouds Peak.
Siz Yun Keng i 9 Bulutlu Zirvedeki Po Dao Tapınağına götürün.
In fact, they move like clouds.
Oysa onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler.
The Jeans instability causes the collapse of interstellar gas clouds and subsequent star formation.
Jeans kararsızlığı yıldızlararası gaz bulutlarının çöküşü ve ardından gerçekleşen yıldız oluşumunun nedenidir.
What few clouds remain offer no chance of rain.
Geriye kalan birkaç bulutun hiç yağmur getirme şansı yok.
It starts with gas clouds made of hydrogen,
Gaz bulutlarıyla başlıyor. Hidrojen,
These dark clouds contain the raw material from which stars are made.
Bu koyu bulutsular yıldızların ham maddesini bulundurur;
From which stars are made, These dark clouds contain the raw material.
Bu koyu bulutsular yıldızların ham maddesini bulundurur;
Hot clouds of sulfuric acid? Is this your first time diving through?
Sıcak sülfürik asit bulutlarına ilk defa mı dalıyorsunuz?
Get your head out of the clouds, Tito.
Kafanı şu rüya bulutundan çıkar artık Tito.
Since the explosion, radioactive particles carried by the clouds have been falling with the rain.
Patlamadan beri, Bulutlarla taşınan radyoaktif partiküller.
Black between those two ugly clouds?- You see that little sliver of?
Şu iki çirkin kara bulutun arasındaki küçük siyah şeridi görüyor musun?
You see that little sliver of black between those two ugly clouds?
Şu iki çirkin kara bulutun arasındaki küçük siyah şeridi görüyor musun?
Get into the clouds, Danny, right now!
Danny, buluta gir, hemen!
Now, Bastian, you're old enough to get your head down out of the clouds.
Bastian artık… bulutlardan aşağı inip yere basacak yaştasın.
Not too many clouds.
Çok bulutlu da değil.
Bit of clouds, lots of turbulence.
Hava biraz bulutlu, çok türbülans var.
What our eyes see is energy flowing downward from the clouds.
Gözlerimiz, bulutlardan aşağı akan enerjiyi görüyordu.
Are they cumulus clouds or cirrus? When you say your mental impressions are cloudy?
Bulutlu, zihinsel izlenimlerinizin bulutlu olduğunu söylediğinizde kümebulutlar mı tüybulutlar mı?
She looked for familiar shapes and faces in the desert clouds.
Çöldeki bulutlarda tanıdık yüzler ve şekiller aradı.
Results: 3184, Time: 0.0463

Top dictionary queries

English - Turkish