MAKING THEM in Turkish translation

['meikiŋ ðem]
['meikiŋ ðem]
sağlıyor
to make
to provide
to ensure
to get
to keep
to maintain
to allow
to secure
to help
enabling
onları yaptım
do
she
he
hale getirmek
onları daha
than that
more she
she had
she just
than he
before he even
well
that makes
he should

Examples of using Making them in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
how about making them better?
daha güzel hale getirmeye ne dersiniz?
She talked Ronnette into making them ads.
Ronnetteye resimleri ilan yapmasını söylemişti.
O'Keefe's been making them look like idiots for six weeks.
OKeefe altı haftadır onları rezil ediyor.
And neither do you. Murtry has no right making them leave.
Ne Murtrynin ne senin onları çıkarmaya hakkınız var.
Such are those whom Allah has cursed, making them deaf and blinding their eyes.
İşte bunlar, Allahın kendilerini lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.
Albert was the first to comment on virtually all of the writings of Aristotle, thus making them accessible to wider academic debate.
Albert Aristoteles in neredeyse tüm yazılarını yorumlayan ilk kişi oldu ve böylelikle onları daha geniş akademik çalışmalar için ulaşılabilir hale getirdi.
All I know is that when people are sick… by making them sicker. you don't cure them..
Tek bildiğim, insanlar hasta olduğunda… onları daha hasta ederek tedavi edemezsiniz.
Ideas for darkening clouds and making them as permanent in the air as the frost of the north.
Daimi kılma fikirleri. Bulutları karartma ve kuzey ayazı gibi onları havada.
I need them to be sharp, and I need to keep making them. I have to make many more.
Onların keskin olması gerekiyor, ve onları yapmam gerekiyor çok fazla yapmalıyım..
We plant the seed of society being torn down, making them believe that others were following along, chaos actually happening, spreading.
Toplumun temelini parçalayarak, kaos olduğunu, yayıldığını, devrimi başlattıklarına inandırmalarını sağlıyoruz.
We plant the seed of society being torn down, making them believe that others were following along.
Toplumun temelini parçalayarak, kaos olduğunu, yayıldığını, devrimi başlattıklarına inandırmalarını sağlıyoruz.
Hostess had only a few West Coast factories making them, and to ensure the products' freshness,
Hostes onları yapan birkaç West Coast fabrikasına sahipti ve ürünlerin tazeliğini sağlamak için,
Unfortunately it appears that despite the heavy level of sophistication… these devices were homemade with over-the-counter chemicals… making them very difficult to trace.
Ne yazık ki, yüksek düzeyde tahribat sağlamalarına rağmen patlayıcıların… kolayca bulunan kimyasallarla evde yapılmış olmasından dolayı… izini sürmek çok zorlaşıyor.
We know you been flitting around, popping people with a poisoned arrow… making them murder each other!
Etrafta dolaşıp insanları zehirli okunla etkileyip… birbirlerini öldürmelerini sağladığını biliyoruz!
mastery a step further, taming and breeding the wild herds, making them docile and easy to handle.
Hayvanları evcilleştirdik ve üremelerini sağladık. Onları uysal ve idare etmesi kolay hale getirdik.
It is one of several initiatives aimed at modernising Albania's railways and making them part of the European network.
Arnavutlukun demiryollarını modernize etme ve Avrupa ağının bir parçası haline getirme amaçlı çok sayıdaki girişimden biri.
are susceptible to false suggestion, making them less trustworthy.
anıları sahte yönlendirmelere elverişlidir, bu da onların güvenilirliğini azaltmaktadır.
A sense of melancholy and frustration… overtook all the guests, making them take refuge on the patio… in the barns and bathrooms… as they yearned for'the love of their lives.
Bütün misafirleri saran melankoli ve… düş kırıklığı, onları terasa… ambara ve banyolara taşıyordu… kavuşmak için can atıyorlardı hayatlarının aşkına.
place names, making them rarely used,
yer isimlerinin parçası olduklarından nadiren kullanılıyordu
have a polished surface, making them optimal for heat conduction.
parlak bir yüzey yaparak onlara en uygun ısı iletimi.
Results: 52, Time: 0.0812

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish