INDICATIVE in Turkish translation

[in'dikətiv]
[in'dikətiv]
göstergesi
indicator
gauge
indication
dashboard
benchmark
sign
pointer
flatline
gösteren
shows
indicating
suggests
demonstrated
makes
depicting
there's
belirtili
symptoms
sign
indication
asymptomatic
belirleyici
decisive
determining
defining
identifying
specific
deciding
deterministic
indicative
distinguishing
gösteriyor
shows
indicate
look
suggests
means
points
makes
demonstrates
göstergesidir
indicator
gauge
indication
dashboard
benchmark
sign
pointer
flatline
işaret ediyor
indicate
point
marks
signifies
is signaling
be the sign
beckons
flags
lalph

Examples of using Indicative in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
which is unfortunate but indicative of nothing.
bu talihsiz bir durum… ama hiçbir şeyin göstergesi değil. Evet.
I found substantial scarring on Anja's cervix, indicative of recent and repeated rape.
Anjanın rahminde, yakın zamanda tekrarlanmış tecavüze uğradığını gösteren önemli bir yara izi buldum.
which is unfortunate, but indicative of nothing. Thank you.
bu üzücü ama bu, hiçbir şeyin göstergesi değil. Teşekkürler.
which is unfortunate, but indicative of nothing. Yes.
bu üzücü ama bu, hiçbir şeyin göstergesi değil.
When Voyager beamed back photographs… revealing a world with mountains… fault lines, and fissures… indicative of tectonic movement… as well as a surprisingly thick atmosphere… scientists were amazed.
Voyager, dağ çizgileri tektonik çatlak belirtileri ve şaşırtıcı yoğun bir atmosferi olan bir dünyayı ortaya çıkardığında bilim adamları hayrete düştü.
Thirteen companies have placed indicative bids for the purchase of 55 per cent of Turk Telecom and will be allowed to conduct due diligence,
Türkiye özelleştirme dairesinden yapılan açıklamaya göre, Türk Telekomun yüzde 55 hissesinin satış ihalesinde 13 firma ön teklifte bulundu
Facial features indicative of Donohue syndrome include protuberant
Donohue sendromunun ayırdedici yüzsel özellikleri arasında çıkıntılı kafa,
The verb"to run":- All right. indicative mode, past tense, first person singular.
Tamam. bildirme kipi olarak, geçmiş zaman, birinci tekil şahıs çekimi. Koşmak fiilinin.
Austria's Erste Bank, Greece's Piraeus Bank and Hungary's OTP submitted indicative bids for DSK, the last state-owned bank in Bulgaria.
Avusturyanın Erste Bankası, Yunanistanın Piraeus Bankası ve Macaristanın OTPsi Bulgaristanda devletin sahip olduğu son banka olan DSK için niyet mektubu sundu.
Having considered all the aggravation and mitigation in this case… and found the offence was brutal and indicative of wanton cruelty… Mr Kimble… it's this court's judgement that you be.
Suçun vahşice işlendiği ve bir zalimlik örneği olduğu görülmüştür. bu davadaki aleyhinizdeki deliller ve hafifletici sebepler değerlendirildikten sonra… Bay Kimble.
The choice of venue, experts say, was highly indicative of the changes that have taken place in Serbia and the region.
Uzmanlar, mekan seçiminin Sırbistanda ve bölgede meydana gelen değişikliklerin iyi bir göstergesi olduğu görüşündeler.
The effects of flashover can look like evidence of arson, But these burn patterns aren't indicative Of an accelerant.
Parlamanın etkileri kundakçılık kanıtı gibi görünebilir ama bu yanık şekilleri yanıcı madde olduğunu göstermiyor.
Now anything over 10% is indicative of full saturation over the last couple of years.
Un üstünde çıkması, son birkaç yılda toprağın doyma oranının tam olduğunu gösterir.
Yes. but indicative of nothing. Von Hauser is gone, which is unfortunate, Yes.
Evet, Von Hauser öldü ve bu üzücü ama bu, hiçbir şeyin göstergesi değil.
Thank you. Yes, yes, Von Hauser is gone, which is unfortunate but indicative of nothing.
Evet, Von Hauser öldü ve bu üzücü ama bu, hiçbir şeyin göstergesi değil. Teşekkürler.
A tidy sum, but hardly indicative of a man bent on enriching himself.
Hatrı sayılır bir miktar ama pek de zengin olmayı kafasına koyan birinin göstergesi değil.
but in my opinion not necessarily indicative of success.
Kıymetli elde etmeler belki de, fakat benim fikrime göre, başarının mutlak göstergeleri değil.
While the broadcaster's move"could be seen as purely a business decision, it is, in fact, also indicative of the highly politicised nature of media affairs and a fear of critical voices," the OSCE official said.
AGİT yetkilisi, yayın kuruluşunun hareketi'' tamamen işle ilgili bir karar gibi görülebilmekle birlikte, bunun aslında medya işlerinin son derece siyasileşmiş niteliğinin ve eleştirel seslerden duyulan korkunun da bir işareti olduğunu'' söyledi.
Indicative third singular masc. yaktubu"he writes/ is writing/ will write"→ Subjunctive yaktuba"he may/ should write" Indicative third plural masc. yaktubūna"they write"→ Subjunctive yaktubū"they may write" Indicative third plural fem. yaktubna"they write" Subjunctive yaktubna"they may write" The subjunctive is used in that-clauses,
Belirtili 3. tekil erkek şahıs: yaktubu'' o yazar/ o yazıyor/ o yazacak'' → Subjonktif yaktuba'' o yazsın/ yazmalı'' Belirtili 3. çoğul erkek şahıs: yaktubūna'' onlar yazar'' → Subjonktif yaktubū'' onlar yazsın'' Belirtili 3. çoğul dişi şahıs: yaktubna'' onlar yazar'' → Subjonktif yaktubna'' onlar yazsın'' Subjonktif,''
Completely indicative.
Tamamen tercüme oluyor.
Results: 300, Time: 0.0846

Top dictionary queries

English - Turkish