PARADOXICALLY in Turkish translation

[ˌpærə'dɒksikli]
[ˌpærə'dɒksikli]
paradoksal olarak
paradoxically
çelişkili bir şekilde
çelişkili bir biçimde
anlamlı bana göre tuhaf şekilde
mantığa aykırı bir şekilde

Examples of using Paradoxically in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
The trivial solution is the only solution that it's the most important case. Paradoxically, it is when.
Önemsiz çözüm, en önemli dava olan tek çözümdür. Paradoksal olarak, ne zaman.
You see, ladies and gentlemen our subject is impelled towards the good by paradoxically being impelled towards evil.
Görüyorsunuz bayanlar baylar deneğimiz kötülüğe zorlandığında çelişkili bir şekilde iyiliğe yöneliyor.
Global warming, paradoxically, causes not only more flooding, but also more drought.
Küresel ısınma, sadece daha fazla sele neden olmakla kalmıyor ayrıca, mantığa aykırı bir şekilde, daha çok kuraklığa da sebebiyet veriyor.
So, to locate prey on the surface of the dune, it has, paradoxically, to thrust its face into the dune.
O yüzden, yüzeydeki avın… yerini belirlemek için çelişkili bir biçimde… kafasını kuma gömmek zorundadır.
It has, paradoxically, to thrust its face into the dune. So, to locate prey on the surface of the dune.
O yüzden, yüzeydeki avın… yerini belirlemek için çelişkili bir biçimde… kafasını kuma gömmek zorundadır.
Paradoxically, his main Communist contact in the Social Democratic Party was a sculptor named György Goldmann.
İronik bir şekilde, Sosyal Demokrat Parti içindeki komünist kontağı György Goldmann adında bir heykeltıraştı.
Paradoxically, even though lamb could be the most competitive industry in Montenegro, it is threatened by a recession.
Ne tuhaftır ki kuzu yetiştiriciliği bir yandan Karadağdaki en rekabetçi sektör olma potansiyeline sahipken, diğer yandan da bir durgunluk tehdidiyle karşı karşıya.
Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government.
Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.
At the same time, and paradoxically, the abortion hasn't had the effect we thought it would.
Aynı zamanda… çelişkili de olsa kürtaj meselesi, düşündüğümüz etkiyi yaratmadı.
So, paradoxically, it's the roasted sands of Arabia that prevent the gulf from being another desert in the sea.
Ne ilginçtir ki, körfezi bir deniz çölü olmaktan alıkoyan Arabistanın güneşte kavrulmuş kumlarıdır.
his influence on American mathematics paradoxically was growing stronger and stronger.
amerikan matematiği üzerindeki etkisi paradoksal bir şekilde giderek daha da güçleniyordu.
Paradoxically, in the shadow of one of South America's biggest cities, this is the greatest gathering of condors on Earth.
And Akbabalarının en büyük toplanma alanının Güney Amerikadaki en büyük şehirlerden birinin gölgesinde olmasıysa tuhaf bir çelişki.
Within 40 years, the Golden House was completely obliterated, buried beneath the new constructions, but paradoxically this ensured the wallpaintings' survival by protecting them from dampness.
Sadece 40 yıl içinde yeni yapıların altında kalan Altın Ev tamamen yok edildi ancak bir paradoks olarak bu işlem duvar resimlerinin rutubetten korunarak günümüze kadar ulaşmasına yardımcı oldu.
By working with role-playing and masquerade,"the process of self-objectification was paradoxically experienced as positive, for it cleared a space which could be filled by her own self-determined visibility and agentic subjectivity.
Rol oynama ve maskaralıkla çalışarak,'' kendini nesneleştirme süreci olumlu olarak çelişkili bir şekilde yaşandı, çünkü kendine özgü görüş ve acente öznelliği ile doldurulabilecek bir alanı temizledi.
I'm JJ and with regard to mathematic aptitude I'm in the top 0.3% of the population which is an interesting demographic statistic because paradoxically my communication, interpersonal and intuitive skills- are towards the lower quartiles.
Ben JJ ve matematik kabiliyeti bakımından toplumun en tepedeki% 3lük kısmına giriyorum, ki bu da ilginç bir nüfussal istatistiktir, çünkü paradoksal olarak benim iletişimim kişiler arası ve sezgisel yeteneklerim daha düşük seviyededir.
But I see that people are coming along, that the audiences, paradoxically, are much more responsive
Ama görüyorum ki insanlar bana katılıyor, izleyiciler, çelişkili bir biçimde, tasarımın genişlemesine yönelik olarak,
And that will happen, paradoxically-- everything you hear about global warming-- when we hit CO2 down to 10 parts per million,
Bu bir paradoks olsa da CO2'' i her bir milyon için on parçaya kadar ayırdığımızd, küresel ısınma ile ilgili duyduğumuz küresel ısınma ile ilgili duyduğumuz artık fotosentez
that depressions and all kinds of other unfortunate events can have a paradoxically stimulating effect on creativity.
başka her türlü talihsiz olayların yaratıcılık üzerinde paradoksal olarak teşvik edici bir etkisi olabilir.
But paradoxically.
Ama çelişen durum.
And yet, paradoxically, worthless.
Henüz mantıksız derecede değersiz.
Results: 96, Time: 0.0541

Top dictionary queries

English - Turkish