SHARPEST in Turkish translation

['ʃɑːpist]
['ʃɑːpist]
keskin
sharp
keen
pungent
acute
tangy
snipers
chiseled
acrid
blunt
bladed
zeki
smart
intelligent
clever
brilliant
bright
wise
genius
brainy
sharp
witty
keskini

Examples of using Sharpest in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ever obtained of the center of the galaxy. And it has allowed us to take the sharpest images.
Bu sayede, şimdiye dek galaksinin merkezinden alınmış en net görüntüleri elde ettik.
Right before I transform, if I transform, that monster is gonna be the biggest and sharpest.
Dönüştükten hemen sonra, eğer dönüşürsem o yaratık çok büyük ve güçlü olacak.
And sharper teeth than teeth of mice have gnawed at me.
Ama onlarınkinden daha keskin dişler de beni kemirdi.
It's faster and sharper, a Ferrari improved by the removal of needless weight and length.
Daha hızlı ve keskin, gereksiz ağırlık ve uzunluğun çıkarıldığı geliştirilmiş bir Ferrari.
My eyesights sharper, my ears are… I can hear much better.
Görüşüm keskin, kulaklarım… çok daha iyi duyuyorum.
I can hear much better. My eyesight's sharper, my ears are.
Görüşüm keskin, kulaklarım… çok daha iyi duyuyorum.
If you're going to eat steak, get sharper teeth.
Biftek yiyeceksen, keskin dişlere ihtiyacın var.
If you're gonna eat steak, get some sharper teeth.
Biftek yiyeceksen, keskin dişlere ihtiyacın var.
Get sharper teeth. If you're going to eat steak.
Biftek yiyeceksen, keskin dişlere ihtiyacın var.
The face of the government's paper is sharper than the sharpest blade.
Devletin kağıdının yüzü, en keskin kılıçtan daha keskindir..
Slightly yellower, slightly sharper, but it's our own.
Biraz daha sarı, biraz daha keskin ama kendi malımız.
I'm told Cimmerian steel is sharper and harder than any other.
Kimmerya celiginin her seyden daha keskin ve sert oldugunu soylerler.
Been off the trail, but got my eyes sharp, and my knife sharper.
Ve bıçağın daha da keskin. İzimi kaybettim, ancak gözlerim keskin.
Mayor Kane's left-hand woman, one of the sharper minds in town.
Başkan Kanein sol kolu olan kadın şehirdeki en keskin zekalardan birisi.
You're a sharp one.
Sen kurnaz olanısın.
Look sharp.
Dikkatli görün.
You're not very sharp.
Pek dikkatli değilsiniz.
Sharp shirt, Jake.
Sağlam gömlek, Jake.
I like to stay sharp at the tables.
Masada uyanık kalmayı seviyorum.
Sharp as a tack and as chauvinistic as Joan of Arc.
Bir tilki kadar zeki, Jeanne dArc kadar şoven.
Results: 42, Time: 0.0747

Top dictionary queries

English - Turkish