THE TABLE in Turkish translation

• masa
• tablo
• sofra
• masayı
• sofrayı
• sehpanın
• masaya
• masanın
• sofraya
• tabloda
• tabloyu
• sofrada
• tabloya
• sehpayı

Examples of using The table in English and their translations into Turkish

As soon as the lights changed. I follow the table down the aisle.
Işıklar değiştikçe. Tabloyu koridordan takip ediyorum.

The table looks beautiful.
Sofra harika görünüyor.

The consonant inventory of Khmu is shown in the table below.
Çangçunun etnik yapılanması aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

Well, when we set the table, we always set the plate upside-down.
Sofrayı kuracağımız zaman tabakları hep ters koyardık.

Could not access the table directly using its name.
İsmini kullananarak tabloya doğrudan ulaşılamıyor.

I forgot… the table is a hand-me-down from Beyoncé.
Unutmuşum, sehpayı Beyoncè vermişti.

He invented the idea of vegetables from the garden to the table.
Sebzelerin bahçeden sofraya gelmesi fikrini icat etti.

If I don't know the table manners, it doesn't really matter.
Sofra adabını bilmiyorsam gerçekten önemli değil.

Quark, dinner's on the table. Oh, Zekkie!
Quark, yemek sofrada. Zekkie!

Is there a reason you positioned the table Uh, I'm sorry.
Tabloyu konumlandırmanın bir sebebi var mı Üzgünüm.

The first eight globular clusters discovered are shown in the table.
Keşfedilen ilk sekiz küresel yıldız kümesi tabloda gösterilmiştir.

I will see to the rabbit, then help you set the table.
Tavşanı görmeye gideceğim, sonra sana sofrayı kurmakta yardım edeceğim.

The machine is already set up according to the table.
Makine de zaten tabloya göre ayarlanmış durumda.

Why are you pushing the table toward me?
Niye sehpayı itip duruyorsun?

Flowers don't put food on the table.
Çiçekler sofraya yiyecek getirmez.

Oh, Zekkie!- Quark, dinner's on the table.
Quark, yemek sofrada. Zekkie!

I'm sorry. Is there a reason you positioned the table.
Tabloyu konumlandırmanın bir sebebi var mı Üzgünüm.

The table remains full of delicious food until morning.
Sofra sabaha kadar lezzetli yiyeceklerle dolu kalıyor.

We're having eggs and bacon, so come help me set the table.
Yumurtalı domuz pastırması yiyeceğiz sofrayı kurmama yardım et.

We're asked to look at the table below.
Aşağıdaki tabloya bakmamız isteniyor.