FLEDGLING in Turkish translation

['fledʒliŋ]
['fledʒliŋ]
acemi
rookie
recruit
novice
fledgling
newbie
new
probie
green
trainee
clumsy
tecrübesiz
experience
veteran
yavru kuş
baby bird
fledgling
dickey-boy
genç
young
teenage
youth
teen
junior
youthful
boy
çaylak
rookie
probie
newbie
boot
greenie
rook
freshman
fish
greenhorn
junior
bir fledgling
a fledgling
yavru
baby
puppy
cub
pup
chick
young
calf
offspring
little
infant

Examples of using Fledgling in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Please. One wounded fledgling left.
Geride bir yaralı kuş kaldı. Lütfen.
What did you mean by“fledgling killer”?
Kaçan katille ne kastediyordunuz?
You want me to take in a fledgling third-rate team?
Üçüncü sınıf toy bir takımı almamı mı istiyorsun?
Serbia is also making efforts to stall international recognition of the fledgling state.
Sırbistan, yeni devletin uluslararası alanda tanınmasını engellemeye yönelik girişimlerde de bulunuyor.
Inside, there is a tiny baby a fledgling.
İçinde minik bir bebek var yavru bir kuş.
Spanning continents on fledgling wings.
Kırılgan kanatlarıyla kıtalara yayılıyorlar.
One wounded fledgling left. Please.
Lütfen. Geride bir yaralı kuş kaldı.
Please. One wounded fledgling left.
Lütfen. Geride bir yaralı kuş kaldı.
The fledgling magician tried to comfort the fatherless boys with vague
Acemi sihirbaz babasız çocukları, babalarının bir anda
But the leaders of men, their power waning refused to cooperate with the fledgling nation wishing rather that the world be divided.
Ama insanların liderleri bu yeni doğan ulusla iş birliğine girmeyi reddetti onun yerine dünyanın ikiye bölünmüş olmasını diledi.
But we're not interested in saving a fledgling boxing gym or fighting a boxer with suicidal tendencies.
Ancak biz acemi boks salonlarını kurtarmakla ya da intihar eğilimi olan boksörlerle ilgilenmiyoruz.
However, the Prince of Darkness attempted to corrupt the souls of the fledgling race of man,
Ancak, Karanlığın Prensi tecrübesiz insan ırkının ruhunu yoldan çıkarmayı denedi,
What, no! vital to our fledgling breadfruit industry! We can't leave him here,!
Onu burada bırakamayız, o… acemi ekmek ağacı tarımımız için hayati önemde!- Ne, hayır!
You guys wouldn't be sitting here talking to me if I wrote a book on a fledgling democracy.
Yeni doğan demokrasi hakkında kitap yazsaydım benimle böyle yan yana oturup konuşmazdınız.
The fledgling always wants the nest, Nicholas, and fitting in and… but is it good for him? A place where
Genç bir adamın disiplini ve… uyumluluğu öğreneceği bir yer… Yavru kuş hep yuvada kalmak
If I wrote a book on a fledgling democracy. You guys wouldn't be sitting here talking to me.
Yeni doğan demokrasi hakkında… kitap yazsaydım benimle böyle yan yana oturup konuşmazdınız.
And fitting in and… The fledgling always wants the nest, Nicholas, A place where young
Genç bir adamın disiplini ve… uyumluluğu öğreneceği bir yer… Yavru kuş hep yuvada kalmak
The economy is in disarray and the fledgling state does not enjoy the legitimacy that an agreement in the UN Security Council would have provided.
Ekonomiye düzensizlik hakim ve genç devlet BM Güvenlik Konseyi ile yapılacak bir anlaşmanın sağlamış olacağı meşruiyete sahip değil.
And applicant for full membership to the European Union. This is the Republic of Macedonia, a fledgling democracy.
Yeni doğan bir demokrasi ve AB tam üyeliğine aday.
But is it good for him? A place where young men learn about discipline and fitting in and… The fledgling always wants the nest, Nicholas?
Genç bir adamın disiplini ve… uyumluluğu öğreneceği bir yer… Yavru kuş hep yuvada kalmak ister, Nicholas… ama bu onun için iyi midir?
Results: 85, Time: 0.0534

Top dictionary queries

English - Turkish