MAKING YOU in Turkish translation

['meikiŋ juː]
['meikiŋ juː]
yapmak
to do
to make
to have
to build
seni dünyaya salacağım onca korku ve öfkeyi en önden seyretmeye zorlamaktan
kavuşturduğun
getting
to be reunited
yapıyor
doing
makes
does he do
hazırlamam benim sana
yaparken
doing
when
while
making

Examples of using Making you in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
So? I'm sorry for making you worry.
Bu yüzden? Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
I'm sorry for making you have to try.
Seni üzdüğüm için üzgünüm.
Sorry for making you wait such a long time.
Seni bu kadar uzun süre beklettiğim için çok üzgünüm.
baby, making you whole.
Bir bütün olabilmen için.
Well, whatever it is, man, it seems like it's making you some cash, man.
Her neyse sana iyi para kazandırıyor olmalı, dostum.
In practice, it puts you in a hypnotic trance making you receptive to the invisible.
Pratikte seni hipnotik bir transa sokup görünmezlere duyarlı olmanı sağlıyor.
We're talking about making you a star.
Burada bir star yaratmaktan bahsediyoruz.
Making you a drink.
Sana içecek hazırlıyorum.
It's OK, I'm not spending my life making you potatoes.
İyi o zaman, hayatımı sana patates yaparak harcamayacağım.
I regret making you. For every Sarah, every Cosima.
Her Sarah, her Cosima için… seni yaptığım için pişmanım.
Making you all what?
Sana ne yapıyorum?
I know you like whiskey, but I'm taking the liberty of making you a cocktail.
Viski sevdiğini biliyorum ama kokteyl yapabilme özgürlüğümü kullanacağım.
Yes, I'm making you a beautiful dinner.
Evet. Sana çok güzel bir yemek hazırlıyorum.
This is weakening you, making you vulnerable.
Bu sizi zayıflatıyor, savunmasız kılıyor.
For every Sarah, every Cosima, I regret making you.
Her Sarah, her Cosima için seni yaptığım için pişmanım.
And then it came to me… What better punishment to all of the fear and rage than making you sit front row?
Sonra aklıma geldi, seni dünyaya salacağım… onca korku ve öfkeyi en önden seyretmeye zorlamaktan… daha iyi ne ceza olabilir ki?
To all of the fear and rage I'm about to unleash on the earth. What better punishment than making you sit front row?
Sonra aklıma geldi, seni dünyaya salacağım… onca korku ve öfkeyi en önden seyretmeye zorlamaktan… daha iyi ne ceza olabilir ki?
thank you on his behalf for making you the artist I am today.
bugünkü aktörlüğüme kavuşturduğun için onun adına sana teşekkür etmeliymişim.
Than making you sit front row And then it came
Sonra aklıma geldi, seni dünyaya salacağım… onca korku ve öfkeyi en önden seyretmeye zorlamaktan… daha iyi
What these drugs you're doing, they're breaking down your immune system, making you susceptible to infections.
Kullandığın uyuşturucular bağışıklık sistemini bozuyor, enfeksiyonlara karşı duyarlı yapıyor.
Results: 68, Time: 0.0853

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish