RIGHT TO GO in Turkish translation

• gitmeye hakkı
• gitmek için sağa
• gitmekte haklıydın

Examples of using Right to go in English and their translations into Turkish

Roland won the right to go first.
Roland, önce başlama hakkını kazanmıştı.

But I wonder if he wasn't right to go after all.
Ama onu görünce, yine de gitmesinin doğru olduğundan emin değilim.

you were right to go to michael.
Sen Michael ile gitmekte haklıydın.

By giving me the right to go in your place. I even believe you have the courage to save him.
Hatta bana gideceğin yere gitme hakkını verecek kadar… cesur olduğuna inanıyorum.

all those poems, and if you think that everything I write is ridiculous you have the right to go away if you want!
yazdıklarımın saçma olduğunu düşünüyorsan istediğin zaman çekip gitmeye hakkın var!

I do know you got no right to go around accusing a man of murder… without he's here to talk for hisself.
Ama biliyorum ki, etrafta gezinip… daha kendisini dinlemeden onu cinayetle suçlamaya hakkınız yok.

I even believe you have the courage to save him… by giving me the right to go in your place.
Hatta bana gideceğin yere gitme hakkını verecek kadar cesur olduğuna inanıyorum.

The Vorlon Homeworld is off-limits until we're ready until we have earned the right to go there a million years from now.
Hazır olana, bir milyon yıl sonra oraya gitme hakkını elde edene kadar Vorlon anavatanı bize yasak.

That in this country, you have the right to go after whatever it is that makes you happy.
Bu ülkede, seni mutlu eden her şeyin peşinden gitmeye hakkın var.

we kind of buy our right to go on with our day.
gündelik hayatımıza dönme hakkını satın aldık.

They were right to go.
Doğru, gitmiş olmalılar.

The Queen was right to go.
Kraliçe gitmekle doğrusunu yaptı.

Is it all right to go?
O gitmek için tamam mı?

I had the right to go in.
Oraya girmeye hakkım vardı.

Are you right to go now?
Gitmek için hazır mısın?

I have a right to go inside.
Burası benim evim ve içeri girmeye hakkım var.

It's my right to go to Europe.
Avrupaya gitmek benim hakkım.

It's our right to go to Rome!
Romaya gitmek bizim hakkımız!

You have the right to go screw yourself.
Sen de gidip kendini becerme hakkına sahipsin.

I have a right to go in there.
Oraya girmeye hakkım var.