SIMULTANEOUSLY in Turkish translation

[ˌsiml'teiniəsli]
[ˌsiml'teiniəsli]
eşzamanlı olarak
simultaneously
concurrently
hem
and
both
besides
anyway
plus
also
can
aynı zamanda
same time
also

Examples of using Simultaneously in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
My heart is heavy, and simultaneously light too.
Kalbim aynı zamanda hem ağır, hem de hafif hissediyor.
If we do it simultaneously, nobody will ever know.
Eğer bir anda yaparsak, kimse bunu fark etmez.
So I have to bury grandma simultaneously.
Aynı zamanda büyükannemi de gömmeliyiz.
And the plaintiff simultaneously. I'm the defendant.
Şimdi ise hem davalı… hem de davacıyım.
So we will revive everyone simultaneously.
Bu yüzden herkesi aynı andauyandırmaya karar verdik.
Brahma, simultaneously IS the universe and IS the creator.
Brahma aynı anda hem evren, hem de yaradandır.
It's simultaneously inspiring and disconcerting.
Aynı anda hem ilham verici hem de şaşırtıcı.
There were two charges that were supposed to go off simultaneously. You know that.
Bunu bilirsin. Eş zamanlı patlaması gereken iki patlayıcı vardı.
I will tell you what"simultaneously means, if you like.
İstersen sana simultanenin ne anlama geldiğini söylerim.
Eric simultaneously must have had the bird flu
Mantık prensipleri gereği… Ericin aynı anda hem grip olması hem
Simultaneously banal and totalitarian.
Aynı anda hem sıradan hem de totaliter.
All units at Olavsgaard must strike simultaneously, on my signal.
Lavsgaarddaki tüm birimler eş zamanlı saldırmalı, benim sinyalimle.
Simultaneously, Soltsy was granted town status.
Leicester ilçesine yakın zamanda şehir statüsü verildi.
Danganronpa 3 Anime Will Air Both Arcs Simultaneously in July.
Danganronpa 3 Anime Will Air Both Arcs Simultaneously in July.
We hit all three places simultaneously.
Aynı anda üç yeri vuracağız.
It will simultaneously close all the others while absorbing their power.
Diğer anomalilerin enerjilerini içine çekerek, hepsini eş zamanlı olarak kapatacak.
I am having the best time while simultaneously feeling pretty bad about being so wasteful.
Böylesine müsrif olduğum için kendimi çok kötü hissederken aynı zamanda acayip mutluyum.
We will hit the six targets simultaneously.
Eş zamanlı olarak 6 hedefi vuracağız.
Combination of infrastructure damage and millions trying to use the same system simultaneously.
Altyapı hasarı ve milyonların aynı sistemi eş zamanlı kullanmaya çalışmalarının birleşimi.
We can never fully know an atom's position and speed simultaneously.
Atomun konumunu ve hizini hiç bir zaman ayni anda bilemeyiz.
Results: 797, Time: 0.0599

Top dictionary queries

English - Turkish