BALANCING in Turkish translation

['bælənsiŋ]
['bælənsiŋ]
dengeleme
balancing
to compensate
to stabilize
offsetting
to rebalance their
dengelenmesi
balance
equilibrium
stability
ballast
stabilization
deng
counterbalance
denge
equal
match
equivalent
run
hit
comparable
stumble
balanced
dengeleyen
balances
dengeleyici
stabilizer
stabiliser
balancing
bilanço
balance sheet
balancing
financial statements
zıplayan
jumping
bouncing
bouncy
hopping
leaping
bouncin
prancer
balancing
dengeleyerek
balancing
dengelemek
balancing
to compensate
to stabilize
offsetting
to rebalance their
dengelemeyi
balancing
to compensate
to stabilize
offsetting
to rebalance their
dengelediği
balancing
to compensate
to stabilize
offsetting
to rebalance their
dengeli
balance
equilibrium
stability
ballast
stabilization
deng
counterbalance

Examples of using Balancing in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Unlike the balancing pole, I did not include the mathematical model of the glass in the system.
Dengelediği çubuğun aksine bardağın matematik modelini sisteme dahil etmedim.
Your thoughts about balancing self expression
Düşüncelerin dengelemeyi, kendini ifade etmeyi
Balancing work and children?
İşi ve çocukları dengelemek?
We found some solutions there for balancing liquids, salts, and proteins.
Bazı dengeli sıvı çözeltiler bulduk orada, tuzlar, proteinler.
He carries them all on a tray balancing on his head.
Hepsini kafasında dengelediği bir tepside taşır.
Balancing a new job with a new baby, that's a big adjustment.
Yeni bir bebek ile yeni bir işi dengelemek büyük bir iştir.
Balancing marriage and career and kids?
Evliliğini, kariyerini ve çocuklarını dengelemeyi?
He carries them all on a tray balancing on his head. The muffin man!
Hepsini kafasında dengelediği bir tepside taşır. Kek adamı!
The Balancing Baker!
Dengeli Fırıncının duruşu!
Balancing a town, a company, a life.
Bir kasabayı, bir şirketi, bir hayatı dengelemek.
With animal diligence. Balancing human intelligence.
İnsan aklını hayvan gayretiyle dengelemek.
It's about… balancing the scales.
Mesele… teraziyi dengelemek.
It helps with balancing chemicals in the brain.
Beyindeki kimyasalları dengelemeye yardım ediyor.
Some good balancing there.
Ne güzel dengede duruyorsun öyle.
Do your hormones really need balancing?
Hormonlarının gerçekten dengeye ihtiyacı var mı?
I mean, everything he's supposed to stand for, balancing the universe, judgement.
Evrenin dengesi, hüküm gibi şeyleri simgeliyor.
Balancing the left with the right. That's why they call Sukarno the great puppet master.
Solu sağ ile dengeler. Sukarnoya o yüzden kukla ustası derler.
Even while balancing sports and demanding activities, she was an excellent student.
Spor ile zorlu etkinlikleri dengelerken bile… ANANIN ANNESİ mükemmel bir öğrenciydi.
Grunts so i'm gonna need a couple minutes to practice my tray balancing.
Tepsi dengeme çalışmak için birkaç dakikaya ihtiyacım var.
It trundles along on its hind legs, balancing its torso with its tail.
Arka ayakları üstünde yürürken gövde ağırlığını kuyruğuyla dengeliyor.
Results: 143, Time: 0.1624

Top dictionary queries

English - Turkish