ONCE-IN-A-LIFETIME in Turkish translation

hayatının
life
live
hayatta
life
live
hayatta bir kere gelecek

Examples of using Once-in-a-lifetime in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Once-in-a-lifetime opportunity awaits you.-"Where a spectacular.
Hayatta bir kez karşınıza çıkabilecek bir şans sizi bekliyor. Görülmeye değer.
Here's a once-in-a-lifetime opportunity.
İşte hayatta bir kez karşılaşılan fırsat.
To see their father. My sons have a once-in-a-lifetime chance.
Çocuklarımın hayatlarında bir kez olsun babalarını görme şansları var.
Of a once-in-a-lifetime talent. The true story with the world.
Dünyaya bir kez gelebilecek bir yeteneğin gerçek hikâyesi.
This is a once-in-a-lifetime thing.
Bu hayatında bir kez olacak birşey.
To my ears, it sounds like… A once-in-a-lifetime opportunity.
Bana ise, sanki hayatta bir kez karşılaşabileceğin bir fırsat gibi geliyor.
This is once-in-a-lifetime celestial event.
Bu hayatta bir kez olacak göksel bir olay.
It was a once-in-a-lifetime experience that will never happen again.
Bir daha asla olmayacak bir kerelik bir deneyimdi.
You only meet your once-in-a-lifetime friend once in a lifetime, and I had to travel a
İnsan hayattaki en iyi arkadaşına hayatta bir kez rastlar.
Speaking of once-in-a-lifetime experiences, Kent, I understand you have a fascinating story about your time in Basra.
Hayatta bir defa yaşanabilecek tecrübelerinden bahsetmişken Kent Basrada geçirdiğin zaman hakkında büyüleyici bir hikâyen vardır kesin.
Derek, for your birthday… we thought we would roll out… a once-in-a-lifetime business opportunity.
Derek, doğum günün için… hayatta bir kez çıkacak… bir iş fırsatından bahsedelim dedik.
You don't give up a once-in-a-lifetime surgery, not for any reason,
Hayatında bir kez göreceğin bir ameliyattan vazgeçemezsin.
You had to see her. I had to tell her, this is a once-in-a-lifetime.
Ömründe bir kere… olacak bir şey olduğunu söylemek zorunda kaldım. Onu görmeliydin.
A once-in-a-lifetime opportunity… but, my God, this is I know this is a lot to ask.
Bu istediğim çok fazla biliyorum ama… bu insanın hayatında karşısına bir kez çıkabilecek bir fırsat.
The bejesus scared out of them Every other week, eight people pay to have and solve a once-In-A-Lifetime whodunit murder mystery.
Her hafta için sekiz kişi,… korkudan ödlerini patlatan bir cinayet gizemini… hayatlarında bir kere olsun çözmek için para ödeyecek.
eight people pay to have the bejesus scared out of them and solve a once-in-a-lifetime, whodunit murder mystery.
korkudan ödlerini patlatan bir cinayet gizemini hayatlarında bir kere olsun çözmek için para ödeyecek.
And I also reported that we would made this mind-blowing discovery-- this once-in-a-lifetime discovery of towering jets erupting from those fractures at the south pole,
Ayrıca daha önce yaptığımız şu inanılmaz keşiften-- hayatta bir kez yapılabilecek bir keşiften bahsetmiştim. Güney kutbundaki kırıklardan inanılmaz yüksekliklere fışkıran minik su buzu kristalleri, su buharı ve karbon
Once-in-a-lifetime spectacle"!
Hayatta bir kez görülebilecek manzara''!
A once-in-a-lifetime event!
Hayatta bir kez görülecek olay!
A once-in-a-lifetime fate.
Tüm dünyada bir kez kurulabilen bağ kader.
Results: 326, Time: 0.0517

Top dictionary queries

English - Turkish