WON'T KILL in Turkish translation

[wəʊnt kil]
[wəʊnt kil]
öldürmez
to kill
murder
öldüremiyorsa
to die
death
dead
killed
yok etmeyecektir
won't kill
öldürmeyecek
to kill
murder
öldürmeyeceğim
to kill
murder
öldürmem
to kill
murder
öldüremezsin
to die
death
dead
killed
bu adamotiari henüz fiiiz oidugundan çigiikiari
ölecek değiliz
he won't die
's not gonna die

Examples of using Won't kill in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
If you cure me, I won't kill you.
Eger beni iyilestirirsen, seni öldürmem.
Yannaras won't kill her until he discovers the location of the tomb.
Yannaras onu mezarı bulana kadar öldürmeyecek.
It's either that or kill her, and I won't kill Gabrielle.
Ya bu ya onu öldürmek, ve ben Gabriellei öldürmeyeceğim.
You talk to me, and maybe I won't kill you.
Konuş benimle, belki o zaman seni öldürmem.
That won't kill people along with the strigoi. Our objective is to find a pathogen.
Amacımız Strigoiyle beraber… insanları da öldürmeyecek bir patojen bulmak.
Till your hero returns my HART I won't kill you.
Kahramanın elinde benim HARTımla dönene kadar seni öldürmeyeceğim.
Maybe I won't kill you.
Belki seni öldürmem.
As long as Krishna is with me, Diya won't kill him.
Krishna yanımda olduğu sürece, Diya onu öldürmeyecek.
Don't worry Mr. Murphy, I won't kill you.
Merak etme bay Murphy, seni öldürmeyeceğim.
You're a good guy, I won't kill you!
Sen iyi bir adamsın, seni öldürmem.
But it ain't gonna tickle either. Sorry, Cap, this won't kill you.
Üzgünüm, Yüzbaşı. Bu seni öldürmeyecek ama gıdıklamayacak da.
Tell me where the money is and maybe I won't kill you.
Bana paranın yerini söyle. Belki seni öldürmem.
I won't kill you either.
Ben de seni öldürmeyeceğim.
Sorry, Cap, this won't kill you… but it ain't gonna tickle either.
Üzgünüm, Yüzbaşı. Bu seni öldürmeyecek ama gıdıklamayacak da.
And then I won't kill you.
O zaman seni öldürmem.
I will make his life hell but won't kill him.
Hayatını cehenneme çevireceğim, ama onu öldürmeyeceğim.
Sorry, Cap, this won't kill you… but it ain't gonna tickle either.
Ama güldürmeyecek de. Üzgünüm Yüzbaşı, bu seni öldürmeyecek.
Maybe I won't kill him.
Belki onu öldürmem.
I won't kill you. I enjoy you.
Senden hoşlandım. Seni öldürmeyeceğim.
As long as I do it well, Mr. Reddington won't kill me.
Bunu iyi yaptığım sürece Bay Reddington beni öldürmeyecek.
Results: 377, Time: 0.0726

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish