ENABLING - Turkce'ya çeviri

[i'neibliŋ]
[i'neibliŋ]
sağlamak
to make
to provide
to ensure
to get
to keep
to maintain
to allow
to secure
to help
enabling
etkinleştirme
active
effective
efficient
enabled
activated
efficiency
vigorous
the effectively
sağlayan
makes
provides
allows
enables
helped
keeps
sağlar
right
thanks
thank you
alive
survive
olanak sağlayan
enables
allowed me
imkan
way
opportunity
chance
can
possibility
possible
is impossible
sağladı
to make
to provide
to ensure
to get
to keep
to maintain
to allow
to secure
to help
enabling
sağlama
to make
to provide
to ensure
to get
to keep
to maintain
to allow
to secure
to help
enabling
etkinleştiriliyor
active
effective
efficient
enabled
activated
efficiency
vigorous
the effectively
sağlıyor
to make
to provide
to ensure
to get
to keep
to maintain
to allow
to secure
to help
enabling
etkinleştirerek
active
effective
efficient
enabled
activated
efficiency
vigorous
the effectively

Enabling Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
The adoption in 2005 of a law enabling restraining orders to be issued against abusive spouses was widely heralded as a significant step in reducing domestic violence in Serbia.
Dayakçı eşlere kısıtlayıcı cezalar verilmesine olanak sağlayan yasanın 2005 yılında onaylanması, Sırbistanda aile içi şiddetin azaltılması yolunda atılmış önemli bir adım olarak görüldü.
Multi-touch technology is also available on some Tablet PCs, enabling more advanced interaction using touch gestures with your fingers the same way a mouse is used.
Multi-touch teknolojisi, bazı Tablet PClerde de mevcuttur, parmaklarınızla fare kullanıldığı gibi dokunmatik hareketleri kullanarak daha gelişmiş etkileşim sağlar.
Tosun has eight situational awareness camera systems, enabling the operation of the unmanned equipment in residential areas without direct sight.
Tosun, insansız ekipmanların doğrudan görüş alanı olmayan yerleşim alanlarında çalışmasını sağlayan sekiz durumsal farkındalık kamera sistemine sahiptir.
Enabling the cell to remain invisible to tracker drones. Harrison Ma, a medical student before the closures, developed a procedure to remove identity iMplants.
Kapamadan önce tıp öğrencisiymiş… hücrenin izci uçağı için görünmez kalmasını sağlamak… kimlik implantlarını çıkaracak bir prosedür geliştirmiş.
It will be like a new coronation, enabling me relentlessly to consummate my great task!
Yüce görevimi tamamlamaya imkan veren yeni bir taç giyme töreni gibi olacak!
Spatial coherence allows a laser to be focused to a tight spot, enabling applications such as laser cutting and lithography.
Mekansal tutarlılık gibi lazer kesim ve litografi gibi uygulamalar sağlayan bir lazer sıkı bir noktaya odaklanmış sağlar.
most of it reserved for the 30+ low-bitrate polyphonic melodies, and also enabling it to hold up 200 phonebook entries.
hızında polifonik melodi için ayrılmıştır ve aynı zamanda 200 telefon defteri kaydını tutmasını sağlar.
A medical student before the closures, developed a procedure to remove identity implants, enabling the cell to remain invisible to tracker drones.
Kapamadan önce tıp öğrencisiymiş… hücrenin izci uçağı için görünmez kalmasını sağlamak… kimlik implantlarını çıkaracak bir prosedür geliştirmiş.
For instance, the field of accelerator physics can contribute to research in theoretical physics by working with engineers enabling design and construction of high-energy colliders.
Örneğin, hızlandırıcı fiziğin alanı yüksek enerjili çarpışmaların tasarımını ve yapımını sağlayan mühendislerle çalışarak teorik fizikte araştırmaya katkıda bulunabilir.
Oil paint remains wet longer than many other types of artists' materials, enabling the artist to change the color, texture or form of the figure.
Yağlı boya, diğer birçok sanat malzemesinden daha geç kuruduğu için sanatçının çalışmanın rengini, dokusunu veya şeklini değiştirmesini sağlar.
Developed a procedure to remove identity implants, enabling the cell to remain invisible to tracker drones. Harrison Ma, a medical student before the closures.
Kapamadan önce tıp öğrencisiymiş… hücrenin izci uçağı için görünmez kalmasını sağlamak… kimlik implantlarını çıkaracak bir prosedür geliştirmiş.
rights to the player, thus enabling the club to pay the wages and complete the season successfully.
yarısını satın aldı ve böylece kulübe ödeme sağladı.
with its synchromesh transmission, enabling you to shift gears by the mere tip of the tongue.
i} sadece dil ucu ile dişlileri kaydırmanızı sağlar.
A medical student before the closures, enabling the cell to remain invisible developed a procedure to remove identity implants, to tracker drones.
Kapamadan önce tıp öğrencisiymiş… hücrenin izci uçağı için görünmez kalmasını sağlamak… kimlik implantlarını çıkaracak bir prosedür geliştirmiş.
Enabling him to take their powers amassing various abilities over the years. Some of these may have been the bodies of mutants.
Bunlardan bazıları, güçlerini onlardan almasını, yıllar boyunca çeşitli güçleri… kendisinde toplamasını sağlayan mutant bedenleri olabilir.
In the early 1970s, the Post-telecommunication Sector took another important step; enabling of the connections with the villages.
Ylların başında, Posta Telekomünikasyon önemli bir adım aldı, köylerle bağlantıyı sağladı.
In their health. begin the process of enabling them to engage Giving people the right will, by definition, to obtain a laboratory test.
Tanım gereği olarak… yapma hakkı verilmesi… İnsanlara laboratuvar testi… sağlama sürecini başlatmalıyız. onların sağlıklarıyla ilgilenmelerini.
The latter supports USB OTG, enabling the use of peripherals like mice, flash drives or external microphones, and USB-C fast charging.
USB On-The-Goyi destekliyor ve fareler, flash sürücüler veya harici mikrofonlar ve USB-C hızlı şarj gibi çevre birimlerinin kullanılmasını sağlıyor.
But since 1986 the current terms of the passport haven't changed hence enabling any Ugandan Citizen travel freely to any country of their choosing.
Ancak 1986 yılından bu yana, pasaportun mevcut koşulları değişmedi ve dolayısıyla Uganda vatandaşlarının herhangi bir ülkeye özgürce seyahat etmelerini sağladı.
a laboratory test will, by definition, begin the process of enabling them to engage.
yapma hakkı verilmesi… İnsanlara laboratuvar testi… sağlama sürecini başlatmalıyız. onların sağlıklarıyla ilgilenmelerini.
Sonuçlar: 121, Zaman: 0.0835

En çok sorulan sözlük sorguları

Ingilizce - Turkce