CAN'T HANDLE in Turkish translation

[kɑːnt 'hændl]
[kɑːnt 'hændl]
üstesinden gelemeyeceği
dayanamıyor
can't stand
can't handle
can't bear
can't survive it
can't take it
can't hold on
idare edemiyorsa
can't handle
can't control
dayanamaz
can't stand
can't take
won't last
not
longer
won't survive
can't bear
could withstand
would last
can't resist
cant handle
can't handle
halledemez miyim
zapt edemezler
kullanamayacağını
servant
bondman
worshiper
slave
a votary
to serve
to worship
hiç tahammül edemiyorum

Examples of using Can't handle in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
A bottle of Scotch says you can't handle the controls you designed.
Kontrolleri kullanamayacağını söylüyor. Bir Scotch, tasarladığın.
Can't handle a real dog, can't handle a real woman.
Gerçek bir köpeği olmayan, gerçek bir kadınla da başa çıkamaz.
What, you think I can't handle her?
Ne, sence onu halledemez miyim?
I can't handle this"Doctor'' stuff. Oh, please.
Ben bu'' Doktor'' muhabbetine hiç tahammül edemiyorum. Ah, lütfen.
Seriously, he can't handle a woman like you.
Ciddiyim, senin gibi bir kadınla başa çıkamaz o.
A bottle of Scotch says you can't handle the controls you designed.
Bir Scotch, tasarladığın kontrolleri kullanamayacağını söylüyor.
I can't handle this"Doctor" stuff.
Ben bu'' Doktor'' muhabbetine hiç tahammül edemiyorum.
He can't handle reality.
Onu yapma! O gerçekle başa çıkamaz.
Stuff the cops can't handle.- For what?
Ne konuda? Polislerin halledemeyeceği işlerde.
The job centre can't handle people like me.
İş merkezi benim gibi insanlarla başa çıkamaz.
For what? Stuff the cops can't handle.
Ne konuda? Polislerin halledemeyeceği işlerde.
Even the mightiest lion can't handle that.
En baba aslan bile bununla başa çıkamaz.
The usual casualties on Saturday night. The hospital can't handle.
Hastane Cumartesi akşamki olağan kayıplarla başa çıkamaz.
The Army can't handle them?- Yeah.
Evet.'' Ordu onlarla başa çıkamaz.
She can't handle the truth.
O, gerçekle başa çıkamaz.
Tom can't handle this anymore.
Tom artık bununla başa çıkamaz.
Even the mighties lion can't handle that.
En baba aslan bile bununla başa çıkamaz.
The helmets can't handle this level of rock'n' roll.
Miğferler bu seviyedeki rockn roll a dayanamaz.
Shortbus can't handle subtitles.
Shortbus altyazıya dayanamaz.
Do not ever date a man who can't handle your P-O-W-E-R.
Senin g-ü-c-ü-n-l-e başa çıkamayacak bir erkekle asla birlikte olma.
Results: 180, Time: 0.0783

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish