DANGLE in Turkish translation

['dæŋgl]
['dæŋgl]
sallanan
the raft
release
let
unleash
sallandıracaklar
salla
shake
wave
rock
swinging
nod
shakin
jiggling
dangle
sarkıyorsa
hanging
sarkıtıyorsun
hanging

Examples of using Dangle in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
You know how some teachers have those kinda flaps on their arms… those big sacks of limp flab that, like, dangle?
Bilirsiniz bazı öğretmenlerin kollarının altında sarkıklar vardır… Hani şu jöle gibi sallanan büyük deri parçaları?
You lope in like Rambo without a jockstrap and dangle him from a window!
Ve onu 4 katın penceresinden sarkıtıyorsun! İçeriye Rambo gibi haya bağı olmadan içeri dalıyorsun!
Those big sacks of limp flab that, like, dangle? You know how some teachers have those kinda flaps on their arms.
Bilirsiniz bazı öğretmenlerin kollarının altında sarkıklar vardır… Hani şu jöle gibi sallanan büyük deri parçaları.
Of the most dangerous people in the world? and find out that my father is one Or to have a giant sword dangle over my head?
Ya da dev bir kılıcın kafamın üzerinde sallanmasını… ve babamın dünyadaki en tehlikeli insan olduğunu öğrenmemi?
I… I saw the forbidden fruit dangle in front of my face, and I took a big bite,
Yasak meyvenin gözümün önünde sarktığını gördüm ve büyük bir ısırık aldım,
Okay, and what are his odds if we dangle him like a worm on a hook in front of a barracuda?
Peki, onu oltaya yem gibi takarsak ihtimaller ne olacak?
It lets you select the angle of dangle through your drift… by varying the amount of traction control.
Bu sizin drift açınızı, çekiş kontrolünüzün miktarıyla ayarlayarak seçmenize izin veriyor.
I throw open the window, sit on the ledge and dangle my feet out.
ansızın pencereyi açıp çıkıntıya oturdum ve ayaklarımı aşağı sarkıttım.
slowly, and dangle the shoe off your foot.
ayakkabını ayağının ucunda salla.
Yeah, my wife's into stuff that dangles.
Evet, sallanan o şeyler karımın işi.
Anything that jangles, dangles or rings has to go in these plastic trays.
Sallanan, çınlayan veya öten her şey şu plastik kaplara girmeli.
There's something dangling there, guys!
Alttan bir şey sallanıyor millet. Yok artık!
A man dangling in the air.
Havada sallanan bir adam.
Yeah, today he dangles the possibility of defection.
Evet, bugün sallanıyor… kusur olasılığı, o zaman- iskeletleri kazıyor.
I do hate to see an unshaded light bulb dangling from the ceiling like that.
Tavanda sallanan çıplak ampul görmekten nefret ediyorum.
The possibility of defection, Yeah, today he dangles.
Evet, bugün sallanıyor… kusur olasılığı, o zaman- iskeletleri kazıyor.
The dangling knot.
Sallanan düğüm.
So high up, dangling hollow from the tower!
Öyle yükseklerde ki kulenin tepesinde boş boş sallanıyor!
Dangling hollow from the tower!
Kulenin tepesinde boş boş sallanıyor!
What would you call a girl who would keep her lad dangling.
Çocuğunu sallanan bir kıza ne dersin?
Results: 40, Time: 0.0673

Top dictionary queries

English - Turkish