EMANATING in Turkish translation

['eməneitiŋ]
['eməneitiŋ]
çıkan
coming out
out of
one
emerging
resulting
going out
yayılmış
to spread
çıktığını
to get out
to go out
to date
to leave
come
up
out of
to embark
outta
to exit
yayılıyor
is spreading
travels
has spread
emanates
out
does it spread
around
yayılan
to spread
çalışabilecekleri

Examples of using Emanating in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Image: Inverse square law. svg_thumb_420px_The lines represent the flux emanating from the source.
Image: Inverse square law. svg_thumb_420px_çizgiler kaynaktan çıkan akışı temsil eder.
It's a naturally occurring gas emanating in the area. According to Environmental Health Services.
Çevre Sağlığı Hizmetlerine göre- Zehirlenmişsiniz. doğal oluşumlu bu gaz o bölgeden yayılıyor.
holding a 122 mm shell casing with orange det cord emanating from the top.
başında siyah sarık vardı. Elinde, üstünden turuncu ateşleme fitili çıkan.
the monolithic stones that have stood there for ages. emanating from the Salisbury plains are somehow triggered by an unknown phenomenon.
çağlarca durmuş yekpare taşlardan yayılan bilinmeyen bir olgu yüzünden olduğu hakkındaki raporlar halâ onaylanmadı.
The nebula's intense red output and its configuration are driven by the radiation emanating from a small group of stars near the nebula's center.
Şiddetli kırmızı çıkışı ve onun biçimi, bulutsu merkezinin yakınındaki yıldızların küçük bir grubundan çıkan radyasyon sonucudur.
Reports remain unconfirmed that these events… are somehow triggered by an unknown phenomenon… emanating from the Salisbury plains… and the monolithic stones that have stood there for ages.
Bu olayların Salisbury Düzlüğünden ve çağlarca durmuş yekpare taşlardan yayılan bilinmeyen bir olgu yüzünden olduğu hakkındaki raporlar halâ onaylanmadı.
Although X-rays have been observed emanating from the Sun since the 1940s,
Güneşten yayılan X-ışınları 1940lardan beri gözlenmesine rağmen, ilk kozmik X-ışını
Coins retrieved from the island from the 3rd century BC feature dogs or stars with emanating rays, highlighting Sirius's importance.
Bu adada bulunan MÖ 3. yüzyıla ait paralarda ışınlar yayan köpek ve yıldız tasvirlerinin bulunması Siriusun bu adadaki önemini vurgulamaktadır.
Station Three was originally constructed as a laboratory where scientists could work to understand emanating from this sector of the island.
Dalgalanmaları… benzersiz elektromanyetik… anlamaya çalışabilmeleri için, adanın bu bölümünden sızan… bir laboratuvar olarak inşa edildi.
You and your partner are currently located in station three, where scientists could work to understand the unique electromagnetic fluctuations emanating from… this sector of the island.
Sen ve senin partnerin şu anda bilim adamlarının adanın sektöründen kaynaklanan kendine özgü elektromanyetik dalgalanmalayı anlamaya çalıştıkları yer olan.
Station Three was originally constructed as a laboratory where scientists could work to understand the unique electromagnetic fluctuations emanating from this sector of the island.
Bir laboratuvar olarak inşa edildi. 3. istasyon aslen, bilim adamlarının… anlamaya çalışabilmeleri için, dalgalanmaları… adanın bu bölümünden sızan… benzersiz elektromanyetik.
After several days at sea the male bear finally makes landfall drawn by pungent smells emanating from the island.
Günlerdir denizde olan erkek kutup ayısı, adadan yükselen keskin kokuları takip ederek nihayet karaya ulaşıyor.
Station Three was originally constructed as a laboratory emanating from this sector of the island. where scientists could work to understand the unique electromagnetic fluctuations.
Merkez 3 başlangıçta bilim adamlarının, adanın,,,,,, anlayabilmek için çalışabilecekleri bir laboratuar olarak inşa edilmişti,,,, bu bölümünde ortaya çıkan sıra dışı,,,,,, elektromanyetik değişimlerin nedenini.
But even more striking than the ferocious power emanating from that well was the recklessness with which that power was unleashed-- the carelessness,
Ama o kaynaktan çıkan gaddar gücün çıkmasından daha da göze çarpıcı olan şey gücün açığa çıkması ile beraber gelen düşüncesizlik-- ilgisizlik, plan yetersizliği,
which is focused on criminal activity emanating from Slovenia, Croatia, Serbia-Montenegro, Bosnia and Herzegovina, Albania,
Kosova, Makedonya ve Yunanistandan doğan suç faaliyetlerini inceleyecek bir Balkan Organize Suç( BOC)
Capable of listening to international calls that emanate from the West Bank.
Batı Şeriadan çıkan uluslararası aramaları dinlemeye yeterli.
Tiny flames of silver emanate from your mouth and burn me.
Ağzından çıkan gümüş alevler yakıyor beni.
The power emanates from there. There is indeed.
Güç oradan yayılıyor.- Kesinlikle orada.
Signal emanates from an area of high microwave origination north of Los Angles.
Sinyal, Los Angelesın kuzeyindeki yüksek mikrodalga kaynaklı bir alandan yayılıyor.
These are the smokes that emanate before the fires rage.
Alevler yükselmeden önce çıkan dumanlar var.
Results: 46, Time: 0.0923

Top dictionary queries

English - Turkish