DANGLING in Turkish translation

['dæŋgliŋ]
['dæŋgliŋ]
sallanan
the raft
release
let
unleash
sark
hanging
sarkıtırlar
hanging
sallanıyor
the raft
release
let
unleash
sallanırken
the raft
release
let
unleash
sarkan
hanging

Examples of using Dangling in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Nobody leaves my tequila worm dangling in the wind!
Kimse solucanımı rüzgarda sallanmaya terk edemez!
Nobody leaves my tequila worm dangling in the wind!
Sallanmaya terk edemez! Kimse solucanımı rüzgarda!
Watching Beckett die before your eyes. Dangling Boudreau in front of you?
Boudreau önünde sallanıyordu… Beckett gözlerine bakmadan mı ölecekti?
Where were you thinking of dangling him from, Lawrence?
Onu nereden sarkıtmayı düşünüyordun Lawrence?
Dangling. Faith doesn't have to leave the faithful.
İnanç, inançlı sallananı terk etmek zorunda değil.
Dangling. Faith doesn't have to leave the faithful… Heh.
İnanç, inançlı sallananı terk etmek zorunda değil.
So you're the reason my little sister ends so many sentences with dangling prepositions.
Demek küçük kardeşimin birçok cümlesinin sonunda edat sarkıtmasının sebebi sizsiniz.
More like my mother's been dangling a big, fat carrot.
Daha çok annemin koca, şişman bir havuçtan sarkması gibi.
I thought I told you, no dangling over the Promenade.
güverteden sarkmak yok.
Your nipples are hard, little guy's dangling.
Göğüs uçların sertleşir, ufaklık sallanır.
It's hard to stay loyal with the other companies dangling special offers in your face.
Başka şirketler özel fırsatları yüzüne… karşı sallarken sadık kalmak çok zor.
They spend their spare time dangling from cliffs.
Boş zamanlarını uçurumlardan sallanarak geçiriyorlar.
As she keeps you dangling.
O sürekli sallarken seni.
Tom likes to sit on the dock with his feet dangling in the water.
Tom rıhtımda ayaklarını suya sarkıtarak oturmayı sever.
She was dangling there!
Kesinlikle değildi! Orada öylece asılıydı!
Our tassels dangling From the rearview mirror.
Püsküllerimiz dikiz aynasında sallanıyordu.
You have kept me dangling all this time.
Bütün zaman boyunca beni sallandırıp durdun.
So it's you strung up and dangling there, Lambert?
Orada asıIı durup sallanan sen miydin Lambert?
Disgusting, this dangling thing.
Şu sarkan şey ne kadar iğrenç.
We all have something dangling, And still we're far from disgusting.
Hepimizde sarkan bir şeyler var ama hiç de iğrenç falan değiliz.
Results: 104, Time: 0.053

Top dictionary queries

English - Turkish