FORTHRIGHT in Turkish translation

• açık sözlü
• samimi
• dobra
• açıksözlü
• dürüst
• içten

Examples of using Forthright in English and their translations into Turkish

And I may be being more forthright cause of the coke.
Kokainden dolayı biraz fazla açık sözlü olabilirim.

It's time for you to be a little more forthright.
Senin de artık biraz daha açık sözlü olma zamanın geldi.

Less forthright. I prefer women that are more.
Ben daha şey kadınları tercih ederim… açık sözlü olmayanları.

I thought Americans were all brash and forthright.
Amerikanları, girgin ve açık sözlü sanırdım.

you are much more… forthright.
çok daha açık sözlüsün.

Okay. Management would like to confess they weren't forthright about Mira.
Yönetim Mira konusunda çok açık olmadığını itiraf ediyor.- Tamam.

Are you always so forthright?
Her zaman böyle açık mısın?

We think being forthright with the public… and making such preparations in the open is the correct course.
Halkla samimi olmayı ve, bu gibi hazırlıkları açık bir şekilde yapmanın doğru yöntem olduğunu düşünüyoruz.

I think we ought to be… forthright, gracious, and magnanimous and say… the Russians
Sanırım bize düşen… dürüst ve kibar olup büyüklük göstermek,

One of Carr's most forthright critics was Hugh Trevor-Roper, who argued that Carr's dismissal of the"might-have-beens of history" reflected a fundamental lack of interest in examining historical causation.
Carrı en samimi eleştirenlerden biri olan Hugh Trevor-Roper Carrın tarihin'' olsaydıları'' nı reddini onun tarihsel nedenselciliğin araştırılmasına yönelik temel eksikliği olarak yorumlamıştır.

I apologize for being so forthright, but I wondered if I might petition for some further help in finding employment?
Bu kadar açık sözlü olduğum için özür dilerim ama… acaba başka bir iş bulmama yardımcı olmanızı istirham edebilir miyim?

is that it is entirely possible that I have been less than forthright about the way that I do the things that I do.
şef yaptığım şeyleri yapma şeklimde daha az dürüst olmam tümüyle mümkün olabilir.

I'm bored. As an officer of the court, I have a duty to be open and forthright.
Sıkıldım. Mahkemenin bir… görevlisi olarak açık ve samimi olmak benim görevim.

I am grateful and consistently inspired by the compassionate and forthright leadership of President Roslin, by the wisdom of my father,
Başkan Roslinın merhametli ve içten liderliği bazılarınızın bir ihtimal tanıdığı babamın bilgeliği

Forthright was not one of them.
Ama açık sözlü biri değildi.

I like her. Very… forthright.
Ondan hoşlandım Çok cana yakın.

I tend to get more forthright on coke.
Kokain çektiğim zaman fazla açık sözlü oluyorum.

Should have been more forthright with your family.
Aileyle birlikte olmak daha samimi olur.

Forthright, and your posture is excellent.
Emniyete frank ve duruşunuz mükemmel.

I have often wondered where you got that forthright quality.
Bu dürüstlüğü nereden aldığınızı sık sık merak ediyorum.