Examples of using Settling in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Settling for money means no consequences for him.
Settling? All rise!
It wouldn't apply to us Transport workers. Settling down.
Settling would be a mistake.
You have shattered all her dreams of settling abroad.
Yurt dışında yerleşme rüyasını mahvettin.Oren, it isn't just about settling.
Oren, sorun sadece anlaşmak değil.The doctor told you, it's just the boat settling.
Doktor söyledi ya, geminin yerleşme sesi o.Still cheaper than settling.
Yine de anlaşmaktan ucuza gelir.There's something that needs settling between us.
It's better than settling for pennies on the dollar.
Daha ucuza anlaşmaktan… daha iyidir.Sounds like you're settling.
Kulağa buraya yerleşiyormuşsun gibi geldi.He said the company was giving me incentive out of good intentions for settling the case quickly.
Olayı hızlıca çözmemden ötürü şirketin iyi niyet mükafatı verdiğini söyledi.Priests from all over started settling here.
He's upset. His father and the funeral and settling the estate.
O üzgün. Babası ve cenazesi ve mülkün yerleşmesi.His father and the funeral and settling the estate. He's upset.
O üzgün. Babası ve cenazesi ve mülkün yerleşmesi.Well, what was it needed settling?
Neyse, neyi halletmemiz gerekiyor?I like to get asked to the prom first. Yeah, you're settling.
İlk teklif edilen olmak isterdim. Evet, yerleşiyorsunuz.Yeah, you're settling. See, I like to get asked to the prom first.
İlk teklif edilen olmak isterdim. Evet, yerleşiyorsunuz.Drifting in on the currents, settling on the riverbeds.
Akımlar üzerinde sürüklenen, dere yataklarında yerleşenler.We have absolutely no intention of settling for less than 5 million.
Beş milyondan daha azını kabullenme gibi bir niyetimiz yok.
