STRINGENT in Turkish translation

['strindʒənt]
['strindʒənt]
sıkı
hard
tight
strict
good
tough
firm
rigorous
hang
stringent
closely
katı
solid
strict
floor
hard
rigid
stiff
harsh
stern
stringent
callous

Examples of using Stringent in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
While regulations such as the 1979 Environmental Protection Law are fairly stringent, they are poorly enforced,
Çevresel Koruma Kanunu çerçevesindeki düzenlemeler sıkı olsa da, bunlar oldukça zayıf şekilde uygulanmaktadır,
To meet the bloc's stringent energy requirements,
Bloğun katı enerji gerekliliklerini karşılayabilmek için,
Secret Service's old guard, Sir Scott Catesby, and the passing of more stringent terror laws which saw the deportation of the radical cleric Nabil Alawi.
Scott Catesbyi görevden almak ve Nebil Alawinin sınır dışı edilmesini öngören daha sıkı terör yasaları geçirmek oldu.
a set of physical, chemical and microbiological parameters last year were found to be fully in compliance with the more stringent quality standards.
mikrobiyolojik parametreye karşı kontrol edilen ülkenin dört tatlı su yüzme alanı da daha katı kalite standartlarına tam olarak uygun çıktı.
up from the initially set target of 3%, but insisted that the government take more stringent measures to address problems facing the economy.
hükümetin ekonominin karşı karşıya olduğu sorunları çözmek için daha sıkı tedbirler alması konusunda ısrar etti.
urging the G20 nations to impose more stringent regulations on hedge funds.
G20 ülkelerini hedge fonlara daha katı düzenlemeler getirmeye çağırdı.
Despite imperial decrees and the stringent stance of the state church itself, which came to be known as the Eastern Orthodox Church
İmparatorluk emirlerine ve daha sonraları Doğu Ortodoks Kilisesi/Doğu Hristiyanlığı olarak bilinen devlet kilisesinin zorlayıcı duruşuna rağmen,
Aside from Greece, other countries where at least 90% of all recreational surf met the EU stringent guide values in 2009 included Cyprus(99.1%), France(95.7%), Malta(93.1%), Bulgaria(90.3%) and Portugal 90.
Yunanistanın dışında, 2009 yılında her türlü eğlence amaçlı surfün ABnin katı kılavuz değerlerini karşıladığı diğer ülkeler arasında Kıbrıs Rum Kesimi(% 99,1), Fransa(% 95,7), Malta(% 90,3) ve Portekiz(% 90) yer aldı.
The Troika, which was in Athens to urge Papademos and Finance Minister Evangelos Venizelos to adopt more stringent reforms-- including pay cuts for the private sector,
Özel sektöre yönelik maaş kesintileri, vergi kaçıranların peşine düşme ve devlet mallarının özelleştirilmesi de dahil olmak üzere daha katı reformlar uygulanması yönünde çağrıda bulunmak üzere Atinada bulunan Troyka,
Stringent what?
Sıkı ne?
Something a little more stringent.
Biraz daha sıkı bir şey.
The stringent bail terms.
Hürriyeti kısıtlayıcı kefalet şartları.
More stringent measures must be implemented.
Sıkı önlemler alınmak zorunda.
The preparations are really stringent.
Hazırlıklar çok dikkatli yapılıyor anlaşılan.
New Jersey has stringent liability laws.
New Jerseyin sert yasaları vardır.
Entrance requirements also became more stringent.
Ayrıca irtifa hesaplayıcılar da daha büyük hale geliyordu.
We are very stringent about our quality controls.
Kalite kontrollerimiz çok sıkıdır.
There are stringent constraints on energy-dependent speed-of-light scenarios.
Enerji-bağımlı ışık hızı senaryoları üzerine sıkı kısıtlamalar vardır.
We face stringent targets under the Kyoto Protocol.
Kyoto Protokolü altında katı hedeflerle karşı karşıyayız.
Family Services has stringent guidelines on guardianship and foster care.
Aile Hizmetlerinin vasilik ve evlatlık bakımı konusunda sıkı kuralları ardır.
Results: 112, Time: 0.0468

Top dictionary queries

English - Turkish