WERE ABLE in Turkish translation

• başardık
• edebildiğimize
• edebildiler
• mümkün
• edebildik
• açabildik
• başardı
• başardılar
• başardın

Examples of using Were able in English and their translations into Turkish

They were able to infiltrate the government.
Çünkü onlar devletin içine sızmayı başardılar.

But you were able to recover some information?
İçindeki bilgileri kurtarmayı başardın mı?

But in the end, the Turanians were able to defeat the night dragon.
Ama sonunda Turanlılar gece Ejderini yenmeyi başardılar.

The surgeons were able to drain the pleural effusions.
Cerrahlar plevral efüzyonu drene etmeyi başardılar.

Tumak and two friends were able to slip away.
Tumak ve iki arkadaşı güvenliği atlatmayı başarmış.

They were able to calculate the precise moment of this event.
Ve bu olayın tam zamanını hesaplamayı başarmışlar.

Maybe they were able to synthesize the mutation.
Onlar mutasyonu sentezlemeyi başarmış olabilir.

Tiberius and his mother Livia were able to avoid incrimination of his wife Plancina.
Tiberius ve annesi Livia, Pisonun karısı Plancinanın suçlamalarından da kurtulmayı başarmışlardır.

My bosses were able to pull some strings and get me an invitation, I.
Patronlarım araya bir kaç kişiyi sokup benim için bir davetiye bulmayı başarmışlar.

We are a part of a small group of people that were able to escape.
Bizler kaçmayı başaran küçük bir grup insanız.

There's no doubt that the cultures that were able to obtain steel usually became masters of the world.
Çeliği elde edebilen kültürlerin dünyanın hakimi olduklarına şüphe yok.

If we were able to repair it,- perhaps we could negotiate.
Eğer onu tamir edebilirsek belki pazarlık edebiliriz.

And that there would be money for people who were able to get.
Ve bu, elde edebilen insanlar için para olurdu.

This is how Tyler and I were able to have Fight Club every night of the week.
Böylece, Tyler ve ben Dövüş Kulübüne haftanın her gecesi katılabiliyorduk.

Then we were able to find their Facebook pages.
Sonrasında bu kişilerin Facebook sayfalarını bulduk.

And bring forth those memories. We were able to go back, overcome the fear.
Ve o anları hatırlamasını sağladık. Geriye gidip, korkuyu yenmesini.

We were able to go back, overcome the fear and bring forth those memories.
Ve o anları hatırlamasını sağladık. Geriye gidip, korkuyu yenmesini.

There was a time when women were able to choose.
Kadınların seçim yapabileceği bir zaman vardı.

Television audiences were able to hear this.
Bu olayı yalnız televizyonu olabilen seyirciler izleyebilmişlerdi.

We took a second culture and were able to control its growth.
İkinci bir kültür aldık, ve büyümesini kontrol altına alabildik.