JEOPARDIZE in Turkish translation

• tehlikeye
• riske

Examples of using Jeopardize in English and their translations into Turkish

They are slovenly and jeopardize municipal hygiene.
Pasaklılar ve kent sağlığını tehdit ediyorlar.

You think I will let your weakness jeopardize the lives of all these people?
Sence insanların hayatını senin acizliğin yüzünden tehlikeye mi atacağım?

I wouldn't jeopardize such a valuable asset as yourself without ample reason.
Senin kadar değerli birini büyük bir sebebim olmadan tehlikeye atmam.

I would like to be safe and not jeopardize the economy of this country when I did so.
Güvende olmak severim öylece gidip ülke ekonomisini tehlikeye atmayı değil.

I couldn't allow him… to leave and… further jeopardize… our exploits.
Gitmesine ve… başarılarımızı… daha fazla tehlikeye atmasına… izin veremezdim.

To leave and… our exploits. further jeopardize… I couldn't allow him.
Gitmesine ve… başarılarımızı… daha fazla tehlikeye atmasına… izin veremezdim.

Further jeopardize… I couldn't allow him… our exploits. to leave and.
Gitmesine ve… başarılarımızı… daha fazla tehlikeye atmasına… izin veremezdim.

We find a way back and you wanna jeopardize that.
Sonunda geri dönmenin bir yolunu bulduk ve sen bunu riske etmek istiyorsun.

You shouldn't jeopardize everything this close to release.
Hayır, çıkmana bu kadar az kalmışken herşeyi tehlikeye atamazsın.

It will backfire and jeopardize the entire case.
Ters tepip tüm vakayı tehlikeye atacak.

They might even jeopardize the fish.
Balıkları bile tehlikeye atarlar.

You can't just go and jeopardize all this.
Öyle gidip, bütün bunları tehlikeye atamazsın.

You can't just go and jeopardize all this.
Öyle gidip, bütün bunlari tehlikeye atamazsin.

Why jeopardize your career to help someone you despise?
Neden küçümsediğin birine yardım etmek için kariyerini tehlikeye atıyorsun?

You can't just goand jeopardize all this.
Öyle gidip, bütün bunlari tehlikeye atamazsin.

These traitors jeopardize the sovereignty of the German Reich.
Bu hainler, Alman İmparatorluğunun egemenliğini tehlikeye atıyor.

Jeopardize the entire human race. Because I can't stand to see your little schoolboy crush.
Çünkü liseli aşkının tüm insan ırkını tehlikeye atmasına katlanamıyorum.

Because I can't stand to see your little schoolboy crush jeopardize the entire human race.
Çünkü küçük liseli aşkının tüm insan ırkını tehlikeye attığını görmeye dayanamıyorum.

He's not gonna steal his best friend's pad, jeopardize his career.
En iyi dostunu reçete defterini çalıp kariyerini tehlikeye atmaz.

Your interference could jeopardize the case.
Müdahaleniz davaya zarar verebilir.