LET YOU GO in Turkish translation

[let juː gəʊ]
[let juː gəʊ]
gitmene müsaade
girmene izin
seni serbest
bırakmanıza izin
dalmana izin
senin gitmene izin vermek
gitmenize müsaade

Examples of using Let you go in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
We can't let you go until we're sure you're impotent.
Seni serbest bırakamayız. İktidarsız olduğundan emin olana kadar.
But I can't let you go outside alone.
Ama dışarıya yanlız çıkmana izin veremem.
No. I can't let you go to sleep until you have been sick, Alison.
Hayır. Kusana kadar uykuya dalmana izin veremem Alison.
I cannot let you go into that box.
o kutuya girmene izin veremem.
We need to give them a reason to wanna let you go.
Seni bırakmak istemeleri için onlara bir sebep vermeliyiz.
So I will have to let you go, you and your precious.
O zaman senin gitmene izin vermek zorundayım… senin ve de çok değerli.
Maybe we will let you go.
Belki gitmene müsaade ederiz.
I can't let you go to sleep until you have been sick, Alison. No.
Hayır. Kusana kadar uykuya dalmana izin veremem Alison.
I would let you go right now if I knew.
Eğer nasıl olduğunu bilseydim hemen şimdi seni serbest bırakırdım.
I'm sorry, I cannot let you go into that box. Hans.
Hans… Çok üzgünüm ama o kutuya girmene izin veremem.
I couldn't let you go without thanking you.● It was only my duty.
Size teşekkür etmeden gitmenize izin veremezdim.- Bu benim görevim.
Hanna. I'm gonna have to let you go now.
Şimdi seni bırakmak zorundayım. Hanna.
Across enemy lines I cannot let you go alone.
Düşman topraklarına yalnız gitmene müsaade edemem.
However, I'm afraid I can't let you go.
Ama korkarım gitmenize izin veremem.
And I will let you go.
Gitmenize müsaade ederim.
I'm gonna have to let you go now. Hanna.
Şimdi seni bırakmak zorundayım. Hanna.
I won't let you go.
Benimle döğüşmezsen… gitmene müsaade etmeyeceğim.
I'm afraid I can't let you go, Miss Quinn.
Korkarım gitmenize izin veremem, Bayan Quinn.
So things could be easier for you. I thought I had to let you go.
Seni bırakmam gerek diye düşündüm. İşleri kolaylaştırmak için.
I am listening. I will let you go if you but return what is mine.
Dinliyorum.- Gitmenize müsaade edeceğim… bana ait olanla dönerseniz şayet.
Results: 622, Time: 0.0435

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish