CONCEDE in Turkish translation

• kabul etmek
• teslim
• kabullenmek
• kabul et
• kabul eder

Examples of using Concede in English and their translations into Turkish

Madan Chopra will have to concede defeat.
Madan Chopra, yenilgiyi kabul etmek zorunda olacak.

However, scholars concede that such images have"a spiritual element", and were also sometimes used in informal religious devotions celebrating the day of the Mi'raj.
Bununla birlikte alimler bu tür görüntülerin'' manevi bir unsur'' olduğunu kabul eder ve bu görüntüler Miraç gününü kutlayan gayrı resmi dini ibadetlerde de kullanılır.

At least concede that these two people should never be married… especially not to each other!
En azından bu iki insanın evli olmaması gerektiğini kabul et. Hele birbirleriyle!

And he was furious when they told him. Well, traditionally by now, the loser would congratulate the victor, but Mr. Trump doesn't know the meaning of the word"concede.
Ama Bay Trump kabullenme sözünün anlamını bilmiyor ve bunu ona söylediklerinde çok kızdı.

The Commission voted that if you were a model prisoner for one year… they would concede that you had paid your obligations in full.
Komisyon bir yıl boyunca örnek bir mahkum olursan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini kabul edecek.

On the other side are those who concede that an observation has occurred and that a universal statement has been falsified as a consequence.
Öte yandan bir gözlemin gerçekleştiğini ve sonucunda evrensel bir önermenin yanlışlandığını kabul edenler vardır.

I will have to find one, because now I have a reason not to sit back and concede quietly.
Bulacağım, çünkü şimdi oturup bütün olanları sessizce kabullenmemek için bir sebebim var.

an artifact of culture, of economic factors, of social issues, of homogeneity of societies, and so on, these people must now concede that education improvement is possible.
ekonomik faktörlerin, sosyal meselelerin toplumların homojenliğinin vesaire sonucu olduğunu düşünenler bile artık eğitimde gelişmenin mümkün olduğunu kabul etmek zorundalar.

Even some critics concede that"Drexler has carefully considered a number of physical principles underlying the'high level' aspects of the nanosystems he proposes and, indeed, has thought in some detail" about some issues.
Hatta bazı eleştirmeler Drexlerin birçok fiziksel ilkeyi temel alan yüksek dereceli nanosistemleri ileri sürdüğünü ve aslına bazı detayları düşünmüş olduğunu kabul etmişlerdir.

Except after"c" as in exceed, proceed, succeed, accede, concede, intercede, precede, recede, secede.
C'' den sonra gelirse,'' exceed'','' proceed'','' succeed'','' accede'',…'' concede'','' intercede'','' precede'','' recede'','' secede'' de olduğu gibi.

EU concedes Nabucco, South Stream rivalry.
AB, Nabucco ve Güney Akımının rekabetini kabul etti.

Royce is conceding.
Royce teslim oluyor.

All three conceded defeat after preliminary results were announced.
Üç aday da ilk sonuçlar açıklandıktan sonra yenilgiyi kabul etti.

Nobody is talking about conceding, Debra, but let's get real here.
Kimse teslim olmaktan bahsetmiyor Debra, ama gerçekçi olalım.

Geoana conceded defeat after the court's verdict.
Geoana mahkeme kararı sonrasında yenilgiyi kabul etti.

Thank you for conceding the fortress for me.
Kaleyi benim için teslim ettiğiniz için teşekkür ederim.

Hawking conceded defeat.
Hawkin yenilgisini kabul etti.

There's a difference between losing and conceding.
Kaybetmekle bırakmak arasında fark vardır.

Andorra lost all their matches while conceding 30 goals and not scoring.
Andorra tüm maçlarını kaybetti ve yediği otuz gole karşın hiç gol atamadı.

Murray conceded, but Simon's telling anyone who will listen that it's not over.
Murray yenilgiyi kabul etti ama Simon onu dinleyen herkese henüz bitmediğini söylüyor.